Sokağa çıkma yasağı açıklandığı dakikadan itibaren sokağa fırladık ya!

İşte o an bir kaz daha felsefenin temel sorusu “insan nedir?” diye geçirdim içimden…

Klasik felsefeye göre, “düşünen bir varlık”, antropolojide “Homo sapiens” yani modern, düşündüğünün üstüne düşünebilen insan olarak tanımlanır. Günümüzde ekonominin etkin gücüyle “Homo economicus” diye tanımlıyoruz.

Sosyoloji ise “düşünme ve konuşma yetileri olan bilinçli, toplumsal canlı” der insan için…

Hepsinden vardı meydanlarda…

İnsanlık tarihine giriş hatırlatması yapmak değil amacım.

Coronavirüs salgını nedeniyle modern devletin, modern insanlara çağrısı: “Sokağa çıkarsanız hepimiz hasta oluruz, çoğumuz da ölürüz. Hepimizin sağlığı, geleceğimiz için iki gün sokağa çıkmayın!

Mesaj açık, net ve mantıklı…

Ancak tarih, sosyoloji, antropoloji, felsefe bilgisi olan insanla -düşünen- yeme, içme ve neşelenme üzerine yaşam kuran -Homo economicus- insan davranışı aynı olabilir mi?

Anlık duygu ve fizyolojik ihtiyaçlara bağlı kararlar verilince mantık devre dışı kaldı.

Covit-19’un bulaşmadığı kimse varsa bulaşsın diye sanki koşuşup dip dibe fırın, açık büfe, çerezci önünde kuyruklar oluşturuldu.

Sonucu iki hafta sonra göreceğiz.

İki günlük sokağa çıkma yasağının getireceği virüs bulaşma seyrinin nasıl ilerleyeceğini tecrübe etme önleminin faturasını kat kat yüksek ödeyip ödemeyeceğimizi birlikte göreceğiz.

TECRÜBE ZİHİNSEL SÜREÇTİR

Benim sokağa çıkma hakkım, yetkim ve gücüm her zaman var.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan almaya hak kazandığım sürekli sarı basın kartıyla doğal olarak her zaman dışarıda olabilirim.

Virüsün bulaşmasını engelleyici 14 kurala harfiyen uyan bilinçli birisi olarak yine de yaklaşık bir aydır gereksizce sokağa çıkmıyorum.

Benim ve ailemin de her birey ve aile gibi ihtiyaçlarımız var.

Yöneticisi olduğum ve şu anda durduğu yerde hayli yüksek zararlar eden bir eğitim kurumumuz var, üniversitede öğrencilerimin dersleriyle ilgili kaygılarım, gazeteci olarak, toplumun sosyolojik, psikolojik, ekonomik sorunlarını ve kaynaklarını daha iyi idrak eden birisi olarak…

Kendimi toplumdan ayırarak yapmadım bu eleştirileri…

Böyle durumlarda nasıl davranılacağını bilemeyebiliriz. Ancak öğrenebiliriz.

İnsanın en temel özelliğidir, zihinsel etkinlik!

Hayatı yorumlarız, her yorumlamada yeniden yaşama tecrübesi, zihinsel süreci yeniden inşa ederek tekrar bir tecrübe kazanırız.

Bunları neyle yaparız?

Zihinsel yolculukla…

Öncelikle kendini anlama, sonra yaşanılanları doğru anlamlandırarak bir yolculuktur hayat.

Böyle zamanlar da bunun en belirgin kilometre taşlarıdır.

Cuma gecesi işte bunu gördük.

Bireysel ve toplumsal olarak zihinsel tecrübelerimizi test ettik.

Sosyal medya yalanlarını çok yazdım.

İnananlar, inanmaya devam etsin ama bu hayatı yeniden tecrübe etme fırsatı olmayabilir.

O yüzden bireysel olayları genelleştirerek yanlış sonuçlara varmayalım.

Varalım, olsun, böyle iyi hissediyoruz” diyorsanız, gereksiz yere üzülür, kaygılanır, stres yüklenirsiniz.

AMCA, DAYI, DEDE…

Bizim kültürde tanımadığı halde ileri yaş grubuna göre sokakta gördüğümüz erkeklere dayı, amca, dede; kadınlara nine, teyze, anne… gibi sıfatlarla çağırırız.

Şimdi önce onlara “sokağa çıkma!” diye yalvardık.

Kimisi dinlemedi yasağı, “ben 70 senedir sokağa çıkmadığım tek gün olmadı” diyerek isyan etti.

Polis bile gülümseyip “haydi amca seni evine bırakalım” saygı ve muhabbetiyle ekip aracına bindirilip kapısına kadar bırakıldı.

Yaşlıların oturmuş davranış ve mantık kalıpları var.

Öyle dışarıdan bakıldığı gibi önlemek kolay değil, “yolda zor yürüyor, sokakta ne işi var” demekle olmuyor.

Yenilikleri, yeni düşünce ve önerilere direnç gösteren yaşlıların hak ettiği saygı, hürmet, ilgi ve fikirlerine ihtiyaç duyulduğu hissini yaşatmak genç kuşakların görevidir.

Bu durum onlara değerli oldukları, bu dünyada onların daha fazla kalmasının herkese iyi geldiği duygusunu yaşamalarına vesile olacaktır.

Televizyon ve gazetece haberlerinin de etkisiyle yaşlılar evde kalmaya sanki biraz daha ikna oldular.

Sonra gençler, parkları işgal etti.

Hatta meydanlarda buluşup kavga ettiler. Antalya Valisi Münir Karaloğlu bile kavgaya karışan 5 gence 3 bin 150’şer lira sosyal mesafe cezası kesilmesi talimatı verdi.

Vali Karaloğlu bir de şaşkınlığını şu sözlerle ifade etti: Zaten çok az insanız sokakta. Nasıl birbirlerini bulup kavga ediyorlar ona şaşmak lazım.”

20 yaş altı gençlere de yasak geldi.

Yetmedi, pandemi hızı düşmeyince sokağa çıkma yasağı kademeli olarak başlatıldı.

Şimdi sosyal sınırlamayla evde canlarının sıkıntısından ne yapacağını bilemeyenler, tuhaf girişimlerde bulunarak sosyal medyada paylaşanlar, ilk kez eline kitap alıp okurken poz verenler, evin altını üstüne getirenler….

Öncelikle hayat boyu yapmadıklarınızı şu sınırlı zamanda yapamazsınız. Sosyal medya yalanlarıyla inandıramazsınız.

Önce sizi gerçekten mutlu eden şeyleri keşfedin.

Başkasının zevk aldığı şeyler size huzur vermez.

Sadece ekonomik, haz ve ihtiyaç boyutlu düşünürseniz, yarını iyi göremeyiz.

Beyninizi bilinçle yeniden çerçeveleyin.

Göreceksiniz, ne kadar özel olduğunuzu ve toplum için ne kadar değerli olduğunuzu da…

Sağlıklı günlere, sağlıklı düşünerek kavuşabiliriz.