BÜYÜK SERMAYENİN DÜNYA EKONOMİSİNE HAKİMİYETİ NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR ?

DOLARI NELER BEKLİYOR?

DÜNYA NİÇİN KARIŞTI? 
KRİZ VE SAVAŞLARIN NEDENLERİ


Büyük sermaye Dünya ekonomisine, öncelikle para sistemiyle, ikincil olarak da üretim ve karlılıkta onu öne geçirecek teknolojik üstünlük ve buluşlarla hakimdir. Askeri ve jeopolitik üstünlükler, yayılmacılık, hukuksal ayrıcalıklarla ön almalar ve eşitsiz anlaşmaların sağladığı avantajlar bu hakimiyetin diğer destekleyici unsurlardır. 

Günümüzde küresel sermaye gücünün en büyük unsuru bankacılık ve para sistemi diye özetleyeceğimiz finansal yapılardır. 

ABD ve AB bankaları detaylara girmezsek yaklaşık olarak verecekleri kredinin  %1 veya %2'si oranında teminat göstermektedirler. Kısaca verilen krediler sanaldır. Çok büyük oranla karşılıkları yoktur. Dünya piyasalarının çalışmaları nakit yerine sanal ortamda banka transferleriyledir

Basitçe anlatırsak gelişmiş ülkelerin  bankaları %1 veya %2 teminat tutarları hariç, olmayan parayı satıp, bu olmayan tutarları zaman içinde faizleriyle birlikte tahsil etmektedirler. Bu garip ve olağanüstü avantajlar gelişmiş ülke bankaları ve sahiplerini Dünya'nın ekonomik hakimleri haline getirmiştir. 

Böyle bir düzende gelişmekte olan ülkelerin paralarına parasal nefes alanı yok denecek kadar azdır. 

Kısaca Dolara endeksli para sisteminin zorunlulukları Dünya' da büyük eşitsizlikler yaratmıştır.

Sistem yasalarla sınırlanıyor olsa da kontrolsüzce verilen krediler ve diğer finansal türev piyasaları 2006 öncesinde anormal yükselmiş alarm zillerini harekete geçirmiştir. Türev piyasaları bu sanal ortamda oluşan BALON normalin 27 katına çıkmış, bunun karşısında ülkelerinin milli gelirleri alacak borç ilişkileri yanında küçük bir orana düşmüştür.

Bu durum, kredilerde kontrolsüzlük olarak açıklansa da; Bu kadar büyük gelişmeler akılsızca olamayacağından; Üzerinde iyi düşünüldüğünde; mantık bizi bu kadar büyük birikimlerin nedeni olarak; uluslararası sermayenin küresel pay artırım arzusunun gerçekleşmesine götürecektir. 

Nitekim söz konusu kredilerden faydalananlar çoğunlukla büyük  finans kuruluşları ile organik bağı veya ilişkisi  olan firma ve organizasyonlar olmuştur.

Küresel türev piyasalarda oluşan balonun aşırı büyümesi sonuç da şirketleri de büyütmüştür ama sağlıksız gelişme sonradan "morgage krizi" diye adlandırılan krizin yaşanmasına neden olmuştur. 

Piyasalarda nakit para olmadan olağanüstü sanal borçlanmalar ve değerlenmeler büyük nakit ihtiyacına neden olmuş sonuçta 2008de ABD de 200 yılda basılan paranın 4 misli piyasaya sürülmüştür. Sorun kökten olarak çözülmediğinden 2020 yılına gelindiğinde yine 6 misli bir emisyon yaşanmıştır. 

Bugün ise türev piyasaları için "balon"dan bahsedilmemekte, bunun yerine "BALONUN BALONU" kavramı kullanılmaktadır. Sonuçta geçmiş tecrübeler bize yeni bir küresel kriz yaklaştığını haber vermektedir.

Yaklaşan krizin haberi Avrupa Merkez Bankası başkanı tarafından yeni dile getirildi; Küresel ekonominin1920 lerde yaşananlara benzer şartların içinde olduğuna dikkat çekildi.

Önceki yazımızda gelişmiş ülkelerin hedefleri ile büyük sermaye güçlerinin hedeflerinin farklılaşabileceğini yazmıştık. Ülkeler batsada uluslararası sermaye büyür. Nitekim sonuçta uluslararası sermayenin dünyanın çesitli ülkelerindeki varlıklarıyla kriz öncesi büyüdüğünü öğreniyoruz.

Konuyu uzatmadan özetlersek; parasal sistem kaosa girerken bundan yararlanmış olanlar büyük ihtimalle  yine büyük sermaye gruplarının şirket ve organizasyonları olması gibi bir arka plan akla gelmektedir.

Küresel sermayenin, güç coğrafya değiştirirken, pek arkasına bakma eğiliminde olmadığı anlaşılmaktadır.

Sağlıksız şişirilmiş şirketler alacak verecek verimlilik dengelerini bulamayacak, bu sefer daha büyük miktarlarda para basımına gidilecek, istikrarsızlık ve enflasyon kontrolsüzce büyütülecek piyasaların dengeye gelebilmesi kökten bir kriz yaşanmadan mümkün olamayacaktır. 

Çözüm olarak dolardan çıkış veya doların çöküşü öngörülüyor. 

Her ülkede yeni dijital para sistemlerinin kurulma çalışmaları ve kripto paraların sahnede olması bu konularla çok ilgilidir.

Dolar yerine bir başka para kabul edilip Doların değeri düşünüldüğünde, Dolar borcu olanları rahatlatacak şartlar yaratılmaz mı? Hele de böyle bir gelişme yaşanabileceğinden önceden haberlerimiz olduysa...
Bu durumu uluslararası çapta düşünelim...

Uluslararası sermaye yaklaşan krize karşı bol kredili kıta ötesi yatırımlarla ve teknoloji devrimleriyle hazırlanırken ilk makalede belirttiğimiz gibi gelişmiş ülkeler hakimiyetlerinin sonuna geldikleri endişesini taşımaktadırlar.

Çözümler tartışılmaktadır; yeni bir küresel para sistemi ve işleyişi önerilmektedir, fakat bu konular henüz net değildir.


BRICS ülkeleri kendi aralarında yeni bir bankacılık ve parasal sistemden söz ederken gelişmiş ülkeler IMF'nin SDR'inin üzerinde konuşmaktadırlar. 

Bize göre gelecekte; ihtimalen; çok kutuplu Dünya'nın ülkelerin oluşturacağı öbeklenmeler içinde kurulacak entegre ortak pazar sistemleri ile bunların arasındaki bölgesel parasal işleyişler konuşulur olacaktır.

Küresel sistemin gelişmiş ülkelerin istediği şartlarda oturtulması için baskılar, savaşlar, kaos ortamları terör olayları, kışkırtmalar, sözde saldırılar, nükleer tehdit, uluslararası nüfus göçleri, denge değiştirici nüfuslandırmalar her şey denenecektir.

Bu güne kadar gelinen durumu net olarak tesbit etmek gerekirse, gerçek; Artık ekonominin tek bir ülkenin parasının tek bir ülkeye sağladığı avantajlar ile devam edemeyeceğidir. Bugün itibarıyla Doların arkasındaki ekonomik ve siyasi güç her geçen gün onu taşıyamayacak duruma doğru ilerlemektedir.

Yeni bir sistemin kurulması için yeni pazarlıklar yapılması gerektir.
  
"Kimin küresel projesi geçecek, kimin borusu ötecek, kim kimden ayrılacak, kim kimle birleşecek, kim küçülecek, kim büyüyecek, kim kime bağlanacak ve kimler neye muhtaç bırakılacak, hangi köşeleri kimler kapacak?"
Tümü bu konu ile ilgilidir.

Anlaşılmaz bulduğum mesele bu değişim dönüşüm sürecinin gelişmiş ülkeler tarafından niçin tek kutuplu dönemde (1990+15yıl) yaşatılmadığıdır?

Belki buna cevap olarak; yıkılacak mevcut sistemin yerine gelmesi istenen teknoloji birikiminin henüz yetersiz olmasıydı denilebilir. Öyle ya çağ atlamak için üretim ilişkilerinin ve tarzlarının farklılaşması şarttır.

Bir temel unsurun yokluğu süreci geciktirir; sürecin gecikmesi ise sonucu etkiler. 

Artık yaşadığımız zamanlarda tek kutbun ve yardımcılarının kaos yaratmak ve savaş dışında kesin belirleyiciliği tartışmalıdır.

Başka bir ihtimal; başat ülkelerin senaryolar üzerinde anlaşılmış olmasıdır ama detayları üzerindeki derin belirsizliklerin mevcudiyetidir.