Bazen acı, bazen tatlısın ey hayat.
Kimi soğuk, kimi sıcaksın.
Gül ile dikeni gibisin, acısız olur mu hiç…
Acının güzelliği tatların en güzelini öğretiyorsa hele.
Can feda böyle acıya.
Tutamadığım hayallerim gibisin, dokunup da içime alamadığım sevdam gibi, ulaşmaya çalıştıkça uzaklara kaçan rüzgâr gibisin.
Sevabım, günahımsın. Pişmanlığım, gurur duyduğumsun
Sen zıtlar içinde müthiş bir uyumsun
Ey hayat söyle sen kimin nurusun?
Ufukta gözlediğim gün batımı misali SEN
Hangi gecenin mahreminden doğdun günlerime
Güneş haremine çekilirken
En mukaddes duyguları bırakırken geriye
Yazamadığım, anlatamadığım onca kelimenin sahibi
Kıymetlim olur musun, kıymetlin olur muyum?
Söyle…
Aşiyan olduğum yollarda yönüm, yerim, pusulam olur musun ey bade ateşim
Ses versen sesime, sesinde bulsam huzuru, aşkı
Lal olsa dillerim kimsenin adını diyemesem
Bir tek seni söylesem sevgili…
Sen olsan gözümde nur
Cümlesine perde koysan gözümde
Yana döne sana koşsam ne umduğumu bilmeden
Yana yana kül olsam
Küllerimden sana doğsam
Ahh...
Kanayan yaralarımdan bir yol bulsam
Hatırını umsam
Ummanlarda boğulsam bir sen bilsen
Bir sen tutsan ellerimi, hiç bırakmamacasına ama
Merhamet yüklü bulutlarına sığınsam
Yağsam, sana yağsam
Döne döne düşsem toprağına
Açsam çiçek olsam
Olur, mu söyle?
Hani dedim ya bazen acı bazen tatlısın diye
Yalan söyledim, yalan…
Sen hiç acı olur musun?
Sen tüm şerleri örten gece
Sen tanımlanamayan
Be’ lik ten Elif’e geçişlerde
Ötrem, esrem, Cennetim,
Sen iste her şey sana feda olsun
Bir canım var al senin olsun.
---------------------------------------
DÜŞÜNME MOLASI
---------------------------------------
ACABASIZ İNANMAK
Vakit namazlarını sürekli cemaatle, camide eda eden,
ALLAH’A yürekten bağlı, çok duru gönüllü bir adam varmış…
Ama evi, nehrin öbür tarafında olduğu için her vakit namazında, salla nehri geçmek epey vaktini alıyormuş.
Bir gün, gittiği camide bir vaaz dinlemiş…
Hoca diyormuş ki;
“ALLAH’A öyle inanıp öyle dayanacaksın, öyle güveneceksin ki her işin kolaylıkla hallolsun… Bismillah de gir suya! Yürü git…” diye de bir örnek vermiş…
Adamcağız bunu duyunca bir sevinmiş bir sevinmiş ki…
- Oh! demiş. Kurtuldum artık saldan, vakit kayıplarından… Bismillah der geçerim karşıya…
Sevincinden içi içine sığmıyormuş…
Aynı zamanda da içinden Hocaya kızmaktaymış, neden şimdiye kadar söylemedi bunu diye…
Dediği gibi de yapmış. Çıkmış camiden, gelmiş nehrin kıyısına; “Bismillah” demiş ve yürümüş geçmiş...
Artık karısı da kendisi de çok mutluymuş bu yüzden.
Bir gün hanımı demiş ki;
“Yarın o Hocayı al gel, yemeğe! Bak o kadar iyiliği dokundu bize..”
“Olur”, demiş adam…
Ertesi gün camiden çıkınca, Hocayla anlaşmışlar; eve gidecekler.
Hoca; “Bir sal bulalım!” deyince adam şaşırmış ve;
“Ne salı Hocam? Sen demedin mi Bismillah de yürü git! Ben o günden beri öyle yapıyorum. Hadi geçelim…”
Hoca hayret içinde, Hatta dehşet…
Neden sonra titrek yüreğiyle, melûl mahzun bakmış adama ve:
- Ah! Demiş…
- Keşke benim imanım da, seninki gibi “acaba” sız olsaydı. Ben de Senin gibi yürür giderdim…”
---------------------------------------
GÜNÜN SÖZÜ:
---------------------------------------
"Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez."
Mevlana
HAYIRLI CUMALARINIZ OLSUN…