Teröristler sekiz koldan saldırıya geçiyor. Örgüt değil, devlet saldırısı sanki. Bu kadar geniş çaplı planı nerede ne zaman yaptılar? Sessizce nasıl bir araya geldiler? Kesin rakam yok. Tahminler 200 ile 400 arası teröristin varlığına işaret ediyor. Gece de olsa, zifiri karanlık da olsa bu kadar kalabalık bir grubun hareketi tespit edilmeliydi. İnsansız hava araçlarını, termal kameraları geçelim, insan istihbaratı nerede? En ağır bilanço Keklikkayası Tepesi'nden... 46 askerden 21'i şehit. Çoğu da er.
Hani terörle mücadelede erlerin yerini uzmanlar, profesyonel askerler alacaktı? Bu sözün üzerinden kaç yıl geçti? En az 4 sene.
Teröristler Kuzey Irak'tan gelmiş... Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın kulakları çınlasın. Hani Kuzey Irak 'BBG evi gibiydi'? Orada olup biten her şeyi gözetliyorduk. Yüzlerce terörist ağır silahlarla içeri sızarken niye göremedik? Bir izahı olmalı.
Keklikkayası Tepesi'nde 21 Mehmetçiği nasıl şehit verdik? Dün Genelkurmay uzun bir açıklama yaptı. 'Irak'a kara ve havadan harekât var' dedi. O gece yaşananlarla ilgili hiçbir ayrıntı yok. Bunların konuşulacağı gün bugün değil aslında. Ama sormadan da edemiyor insan. Herkes isyan halinde. 24 şehit bu kadar kolay verilmemeli. Sanki terör ikliminde yaşayan bir ülke değiliz. Hiçbir hazırlığımız, tedbirimiz yok, bir gece her şeyden habersiz baskına uğruyoruz. Teröre her gün kurban veren bir ülkeyiz. Elimiz tetikte olmalı. Askerin hele subayın mermisi bitmemeli. Her an çatışmaya girmeye hazır askerin mermisi biter mi?
200 kişilik bir grup geliyorsa en az yarısı orada toprağa düşmeli. Örgütün zayiatı yok denecek kadar az. Nasıl yanmaz insan?Terör yine çok dokunaklı sahneler bıraktı geride. Acının fotoğrafı Gaziantep'ten. Kapı zilinin çalması üzerine pencerenin camından aşağıya doğru bakan iki kadın-biri şehidin anası, diğeri kardeşi olmalı-gözyaşlarına boğulmuş. Gelen, kara haber. Benzer görüntüler 24 hanede yaşandı önceki gün. Duydukları karşısında yere yığılıp kalan anaların, kardeşlerin sayısı bir iki değil, onlarca. Ateş önce düştüğü yeri yaktı. Sonra bütün bir ülkeyi. Diğer evler de şehit evlerinden farklı değil. 74 milyon her bir şehidi, evladı bildi. Şehit kendi evinden çıkmış gibi sarsıldı.
Bütün Türkiye'de hayat ağırlaştı. Yemeğin tadı acılaştı. Kimi binalara büyük bayraklar asıldı. 'Keder ve kader ortaklığı' millet olmanın gereği. Acıya kayıtsız kalmak mümkün mü? Böyle günlerde duygulara gem vurmak kolay değil elbette. Ancak üzüntüyü de, kederi de, öfkeyi de yaşarken kontrolü elden bırakmamak şart.
Duygu selinin önünde şuursuzca sürüklenmenin bedeli çok ağır olur. Terörün asıl hedefi bu zaten. Nihai amaç; kardeş kavgası. Ve bölünmenin psikolojik iklimini hazırlamak. Biraz zor ama ağlarken de kızarken de duygularımızı dizginlemekten başka çaremiz yok. Duygulara teslim olmak en kolayı.
Terör gibi hassas ve nazik bir sorun asla günlük politik çekişmelere alet edilemez. Bugün iktidarıyla muhalefetiyle herkesin çok daha dikkatli dil kullanması gerekmez mi?
MHP lideri Bahçeli'nin ikazı tam zamanında ve yerinde: 'Provokasyonlara, tahriklere dikkat edilmeli, bin yıllık kardeşliğimizi zayıflatacak, incitecek ortamlara, davetlere ve komplolora karşı uyanık olunmalıdır.'
Böyle zamanlarda sokaklar çok tehlikelidir. Bahçeli bunu en iyi bilenlerden biri. Saf duygularla, iyi niyetle başlayan yürüyüşleri, provokatörler bambaşka mecralara sürükleyebilir.
En ağır sitem şehit babasından. Ankaralı şehidin babası sordu: 'Niçin zenginlerin çocukları şehit olmuyor da hep garibanlar şehit oluyor? Oğlum botum eskidi dedi, bot gönderdim. Dağ başında görev yapan askerlerin çay, şeker ihtiyaçları neden karşılanmıyor?' Siteminde de sorusunda da haklı.
Ve en zor soru: Terör nereye?