Baştan ifade edeyim. Yazacaklarım hayal mahsulü, komplo teorisi değildir. İnanan inanır, inanmayan zaman zorunlu değildir. Bugünlerde zaten toplumun bir kesimi kim ne derse desin mutlaka olumsuz bakışların esiri olmuş durumdadır. Sözüm akıl eleğini duvara asmış, zihnini dogmatik bakışlara kilitlemişlere değil.
Uzun süre görüşemediğim bir dostumla bir ay önce buluştuk. Biraz hasret giderdik. Dostumu ANAP ve Parlamento muhabirliğim döneminden bu yana uzun yıllardır tanınırım. Özal’ın efsanevi Maliye Bakanının danışman ekibindendi. Dostum sohbetimizin ara yerinde Türkiye’nin dünyayı şoke eden çok enteresan bir operasyonundan bahsetti.
Ben uluslararası finans sektörü, para politikaları uzmanı değilim bu sektör ve sistemlerin işleyişinden de pek anlamam. O dostum bu yapılardan da anlar.
Söz döndü dolaştı dövizin dalgalanması ve TL karşısındaki değerlenmesine odaklandı. Bu konudaki gelişmelerden bahsetti. Bu konular açılınca medya ve sosyal medyada satır aralarında gözümüze çarpan bir konuya sözü getirdi. Her ülkenin yediemin de tuttuğu döviz ve altınları vardır. Riskleri de olduğunca dağıtmaya çalışır ülkelere. Bir ara Türkiye’nin savaş güvence parasının 35-40 milyar dolarını Fransız Merkez Bankasında tuttuğunu duymuştum. Bu AK Parti hükümetleri öncesi 21 Şubat Krizi dönemiydi. Bugünlerde okuduğum kaynaklardan anlıyorum ki nasıl ki Lozan Antlaşmasının asli tek nüshası Fransa arşivindeyse yine Lozan Anlaşmaları gereği bu tür şeylerin de oralarda yediemin de olmasının zorunluluğunu hissettim.
Zaman zaman kulislerde dedikodu olarak yayılır sonra biter. 1980 darbesi sonrası Türkiye’nin 150 ton altınına İngiltere’nin el koyduğu başka hesaplara saydığı gibi. Hatta Türkiye’nin kayıp 400 ton altını iddiaları. Dedim ya baştan inanmayanlarınız çıkacak.
Dostum ekonomideki bütün olumsuzluklara rağmen o iş bitti dedi. Nasıl yani demişim. “ABD şokta” dedi. Son günlerdeki döviz olayı ile biraz sarsabilir miyiz diye deneme yapmak istediklerinden söz etti. Yaşanan bu dalgalanmanın da önemli olmadığını ifade etti. Türkiye’nin alınmak istenilen çemberi kırdığını ifade etti. Döviz dalgalanmasına en fazla etki eden ve dış ticaret açığımızı oluşturan enerji konusunda da bir dizi tedbirler alındığından söz etti. Mesala ABD’nin dünya ekonomisi konusundaki operasyonuna karşı Türkiye’nin Rusya-İran arasında Doları devre dışı bıraktığını ve enerji ticaretinde farklı bir model uyguladığından bahsetti.
Tüm bunları konuşurken dostumuz ‘ABD şokta’ sözünün perde arkasını açtı. Zaman zaman medyanın satır aralarında rastladığımız “Türkiye altınlarını topluyor” haberlerinde duyduğumuz. İşte o duyduğumuz gibi değil. Türkiye 1,5 yıl önce CIA’nin çok önemli gizli kodlarını çözmüş. Dünya ekonomisinin yeni dönem işleyişinde etkin olacak kodlarını. Buna karşılık ciddi tedbirlerin alınması için harekete geçilmiş. Bütün olup bitenlerden sadece Tayyip Bey haberdar edilmiş. Çevresinde ki ekibin haberi yok yani. ABD’nin dünyanın yeni ekonomik düzeninde hâkim olacak altın rezervlerine endeksli sisteminde Türkiye’ye gafil avlanmamak için operasyon başlatılıyor. Operasyonun amacı Türkiye’nin Osmanlı döneminden bu yana dünyanın değişik ülkeleri ve yerlerinde yediemin olarak hükümetlerin bildiği veya bilmediği bütün altın rezervlerinin getirilmesi. Dostum “Operasyon bitti. İş tamamlandı” dedi. “Operasyon bitiminden sonra ABD ancak anladı. Ama iş işten geçti. Şu an ABD tam bir şok yaşıyor” dedi. Türkiye ABD başta olmak üzere Kanada, Almanya, İngiltere, Japonya, Fransa gibi daha birçok ülkeden emanetlerini toplamış. Ortaya çıkan altın rezervi ile Türkiye’nin yaklaşan dünya ekonomik krizine ve değişen ekonomik sistemine en hazırlıklı ülke konumuna geldiğini söylemek mümkün.
Dövizdeki bu kadar dalgalanma ve tehdide karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok sakin ve telaşa kapılmayan tavırlarına çevremde kimse anlam veremiyordu. Bu bilgilere vakıf olunca daha iyi anlıyorum.
Dostumdan tüm bunları dinlerken önceki gün medyaya yayılan özelliklede gençlerin dikkatini çeken Venezüella Maden Bakanı’nın altınları Türkiye’de rafine ettirdiklerini açıklaması farklı bir öneme sahip. Sizin anlayacağınız Türkiye dünya altın rezervi konusunda ciddi bir atılımda. Kaleme aldığım bu yazımı baba ocağıma gelirken yollar çok dikkatimi çekti. Ankara’dan Balıkesir’e kadar bütün yollar şehir içi trafiğinden yoğun. Özellikle tır ve kamyonlar. Onların çokluğu reel ekonominin hareketliliğini gösteriyor. Bu arada yoldayken yine altın üzerine çok önemli bir müjde daha aldım. O da en az Türkiye’nin uluslararası operasyonu kadar büyük bir gelişme. Dostların değerlendirmesi kısaca şöyle; Türkiye şu an dünyadaki en güçlü üç ülke arasında girmek üzere.
Şimdi sıra Osmanlı döneminde demir yollarını yaparken yolların çevresindeki madenleri çıkarma hakkı üzerinden Almanların demir diye ülkelerine götürdükleri Anadolu hazinelerinin geri alınmasında. Türkiye’nin bu konuda ki 5 bin yıllık devlet geleneğinin nasıl işleyeceğini bekleyip göreceğiz.
Kalın sağlıcakla…