Milletin yazdığı destanın birinci yılını anıyoruz. Şehitler için bütün yurtta anma programları düzenleniyor. Yüz binlerce indirilen hatimlerin duaları Cuma günü bütün camilerde yapıldı. STK'lar, Belediyeler programlar düzenliyor, sergiler açıyor, toplantılar gerçekleştiriyor. İstanbul'da Köprüde, Ankara'da Külliye önünde, TBMM'de programlar gerçekleşti. Milyonlar nöbet için yerlerini aldı. Bu konuda iletişim kanalları başta olmak üzere bütün yazarlar sütunlarında yer ayırıyor.
Bu sütunlarda bende sizlere 15 Temmuz Darbe Girişimine karşı milletin yazdığı destanı, bizatihi şahit olduğum milletle birlikte yaşadıklarımızı anlatmak isterim. Fırsat buldukça da yazacağım.
Fakat şer cephesinin oyunları bitmiyor. Uyanık olmaya mecburuz. Başbakan Binali Yıldırım'ın deyimi ile bu darbe püskürtülmüş bir darbedir. Süreci bitmiş bir darbe değildir. Aradan geçen bir yıl içinde yeni darbe girişimlerinin alt yapısı için uğraşlar devam ediyor.
Daha önce bu sütunda açık-kapalı değindik. Uzun bir hazırlık yapılmadığı sürece Türkiye'de yakın zamanda silahlı darbeye kimse girişemez. Bundan sonra bir darbe girişiminde bu millet eli silah tutan ve namluyu kendine çevirenleri 15 Temmuz'da bıraktığı gibi bırakmaz. Bu biliniyor.
Son bir yıl içinde FETÖ ve bu kesimi hem içerden hem de dışarıdan destekleyen, sütre gerisindeki mahfiller 15 Temmuz darbe girişimini bir laboratuar gibi görüp yakın zamanda yöntem değişikliğine giderek amaçlarına ulaşmayı hedefledikleri görülüyor.
FETÖ ile yapılan mücadelenin sulandırılmak istenmesi, mağduriyet edebiyatları ve gerçekten masum bir kısım insanları işin içine katarak millete ‘Bakın işte masumlar kurban veriliyor' algısı özel çabaları bu nedenledir. Hatta utanmadan birkaç er görüntüsü bahane edilerek başlatılan karşı linç operasyonları da bu işin çabası. Şer cephesi milletin bütün hassasiyet noktalarını tespit etmiş durumda. Ona göre fırsat buldukça ajite etme çabasındalar. Ve buna göre programlarını yeniliyorlar.
Fakat çer cephesinin içten ve dıştan oluşturulan ittifaklarla 2019 öncesi netice alacak şekilde darbenin ötesinde toplum mühendisliği metotları da dahil komplike bir yöntemle ciddi denemelere girişeceği duyumları alınıyor. Yoğun anma programlarının gölgesinde bu çalışmalara hız verildiği haberleri geliyor. Bu sefer işin şansa bırakılmaması içinde sosyal, psikolojik, ekonomik, bürokratik, ticari, finans boyutları ile birlikte toplumsal huzursuzluğun artırılması, özellikle de terör olayları ile faili meçhul tipi belirsiz ölüm vakaları başlayabilir.
Oluşmakta olan şer cephesinin uluslar arası çok ciddi bir mali destekle takviye edileceği gelen duyumlar arasında. Bu şer cephenin hedefi ise 2019'a kadar muhalefeti ve iktidarı ile mevcut siyasi yapının Türkiye'ye fayda sağlamadığı algısını oluşturarak yeni siyasi yapılara muhtaç duruma getirmek. Böylece darbe girişimi ile başarılamayan yarım kalmış hedeflere ulaşmak. Bu maksatla yeni uygulanacak Cumhurbaşkanlığı Sistemi de fırsat olarak görülüyor. Son günlerde kulislere yayılan ‘Recep Tayyip Erdoğan'da Kemal Kılıçdaroğlu'da 2019'u göremez' iddialarının temelinde bu şer cephenin planları olduğu uzak ihtimal değil.
Şer cephenin elinde kullanacağı argümanların başında ilk olarak AK Parti teşkilatları içindeki kargaşa başta geliyor. Çıkar çatışmaları sonuna kadar kullanılacak. En büyük hedef ise Recep Tayyip Erdoğan hakkında içte ve dışta başlayacak itibar suikastları. İsveç'te başlayan ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde de devam etmesi için uğraşılan suç duyurularını bu çerçevede görmek gerekmektedir.
Şu anda kulislere yansıyan bilgilere göre finans sektöründe ve ekonomide suni kriz çıkarma hazırlıklarının başladığı ve özellikle bankalarda 500 bin TL ve üzeri mevduatı bulunanların tedirgin edilerek kriz algısı oluşturulmak istendiği konuşuluyor. Aynı anda ekonomi bürokrasisinden bazı hatırı sayılır bürokratların çevrelerine ‘Aralık ayından itibaren emekli maaşları ödenemeyecek.' dedikodularına şer cephenin işaretleri ile başlandığı. Özellikle dış ticaret sektöründe ihracat karşılıklarının hazineden onaylama aşamasında değişik bahanelerle zorluklar çıkarıldığı ayrı bir iddia.
15 Temmuz gecesi darbeye karşı canını ortaya koyarak meydanlara inen çok sayıdaki bürokratın adeta cezalandırılarak bulundukları bazı kurumlarda mobbinge uğradıkları haberleri çoğaldı. Bir çok AK Partili belediye de partililere karşı ciddi bir tavır konulduğu algısı var. Bu şikayetleri bizatihi dinlediklerimiz oluyor. Hatta önümüzdeki günlerde bir sendikanın önemli bir genel müdürlükte uygulanan mobbingler nedeniyle eylem yaptığını duyarsanız şaşırmayın. Çünkü seslerini duyuracak merci bulmakta, dertlerini anlatacak yetkiliye ulaşmakta zorlanıyorlar. Cuma günü Külliye'nin önünde şahit olduğum bir bilgidir. ‘Biz arkadaşlarımızı buraya getiremedik. Küstüler' diyor. Aynı durum birçok kurumda da geçerli.
En önemlisi toplumsal huzursuzluğu artıracak hem terör olayları hem faili meçhul suikastlar, hem de bazı intihar vakaları başlayabilir.
Anlayacağınız 15 Temmuz'da başarılamayan darbe girişimi yakın zamanda başka bir kisveye bürünerek karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.
Kalın sağlıcakla…