Bir asrı tamamlıyoruz. 2019 yılı Kurtuluş mücadelemizin başlangıcının 100. yılıydı. 23 Nisan 2020 ise kurtuluş mücadelesini yürüten Meclis’in açılışının 100. yılı.
Meclis’in açılışının 100. yılı etkinlikleri korona salgını nedeniyle yarıda kaldı. Normal şartlarda bugünlerde hem kutlamalar yapılacak hem de yeni 100 yıla başlarken daha güçlü, daha gelişmiş bir Türkiye konusunda millet iradesinin temsil makamı olan TBMM’nin etkinliğinin artması için yapılması gerekenleri konuşacaktık.
Kaldı ki 16 Nisan referandumu ile Türkiye Cumhuriyetin 100. yılına girerken yeni bir tercihte bulunmuş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir. Bu Türkiye’nin gelecek 100 yılda devlet kodlarını değiştirme niyeti olarak okunmalıdır.
Bugün Türkiye 19 Mayıs 1919 ve 23 Nisan 1920 ruhundan çok Lozan Anlaşması çerçevesinin verdiği imkânların oluşturduğu kodlarla yaşamaktadır. Şu unutulmasın ki istenilen başarı ne kadar sağlanırsa sağlansın tarafların imzası bulunan bir anlaşma kodları ile idare edilen yapıların bağımsızlığından söz edilemez. 100 yıldır 11 devletin imza koyduğu Lozan Anlaşmasına göre kurulup o anlaşmanın kodları ile yönetilen Cumhuriyetin yeni döneme daha bağımsız millet iradesinin daha güçlü olduğu bir değişimle girmesi kaçınılmazdır.
Türkiye’nin yeni 100 yıla daha bağımsız daha güçlü girmesi için hiçbir anlaşmaya ihtiyaç duymadan ve dayanak kabul etmeden Cumhuriyetin kodlarını mutlaka yeniden düzenlemesi gerekmektedir.
Türkiye’de hem 19 Mayıs 1919 ruhu, hem 23 Nisan 1920 Meclis’in açılış ruhu toplumsal tabana yayılacak şekilde ne kutlandı ne de tartışıldı. Slogan vari birkaç etkinlikle geçti. Oysa 100. yılında bu iki konu her şeyi ile enine boyuna ele alınması gerekir. Tarihi açıdan, toplumsal açıdan, sosyal açıdan, stratejik açıdan bütün boyutları ile geleceğe ışık tutacak bir şekilde konuşulması için halen fırsat kaçmış değildir.
Bütün dünyada korona virüs salgınının getirdiği şartlar dolayısıyla büyük değişim ve dönüşüm bekleniyor. Türkiye’nin özellikle Cumhuriyetin 100. yılına yaklaştığımız şu günlerde dünyada hak ettiği konumu yakalamak için hazırlıklarını artırması gerekmektedir.
Bu nedenle çok geç kalmadan 2023’e her yönü ile hazırlık yapmak zorundayız. Öncelikle ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gerektirdiği TBMM’nin yeniden yapılandırılması, yargı sisteminin yeniden ihyası, tüketimin ötesinde üretimi amaçlayan bir ekonomik yapı kaçınılmazdır.
Türkiye’nin geleceğini Cumhuriyetin 100. yılına yaklaştığımız şu günlerde yağacağımız güçlü muhasebe belirleyecektir.
Türkiye’nin hem siyasette, hem ekonomide, hem sosyal ve kültürel hayatta kısaca her alanda “Denetimli serbesti” modelinden kurtulması için Cumhuriyetin 100. yılını fırsat kabul etmesi gerekir.
Kalın sağlıcakla…