Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız için bir şeyler yazmak istendiğinde önce uzun uzun düşünmek gerekir. Nereden başlayalım, nasıl başlayalım, mücadele dolu hayatının hangi safhasını anlatalım diye.
Siyasete atılmadan önceki yılları, Odalar Birliğindeki mücadelesi, sanayi alanındaki uğraşları başlı başına milli bir mücadeledir. Mücahit Erbakan’ın siyaset yılları, önüne çıkarılan engeller, engelleri birer birer aşması, kurduğu partiler, kapatılan partileri, yasaklı dönemler, mahkemelerdeki eşsiz savunmaları, partisini iktidara taşıyan sabrı, mücadelesi ve nihayet Başbakanlık makamına yükselişi binlerce sayfalık yazı konusu olacak ve son nokta konulamayacak kadar büyük hadiselerdir.
Adeta anasından lider doğmuş dedirtecek tüm vasıfları çocukluğundan itibaren uhdesinde barındıran Necmettin Erbakan hocayı belki de en güzel şekilde merhum Eşref Edip Bey tarif edebilmiştir veya tespit etmiştir, hayır hayır keşfetmiştir diyebiliriz.
Eşref Edip Bey keşfini şu cümlelerle anlatıyordu: Önce güzel bir siması var. Başını dik tutuyor. Kibirli değil vakur. Asık suratlı değil güler yüzlü. İnandığı, bağlandığı ve bütün emirlerini yerine getirdiği İslâmiyet’in temizliği yüzünde billûrlaşmış. Yavaş sesle, çok düzgün bir Türkçe ile konuşuyor. Kızmıyor, icabında en saçma şeyi bile sonuna kadar dinliyor. Konuşunca çok mukni. Dediklerinin doğruluğuna en aksi insanı, en ters fikirliyi bile inandırıyor. Çünkü söylediklerine önce kendisi inanıyor. Bilgi ve ilim sahibi. Halk çocuğu. Bizde bazı çevrelerin pek önem verdiği Garbı da çok iyi biliyor. Oranın en iyi mekteplerinde okumuş, Alman fabrikalarında tank mühendisi olarak çalışmış. Çok muhtaç olduğumuz bir teknik mevzuun profesörü.
Yaşı genç ve enerji dolu. Memleketine hizmet etmek istiyor. Manevi tarafı çok kuvvetli. Sinirlenmiyor, azimli, sabırlı, halkını çok iyi tanıyor. Onların içinden yetişti, tekrar içlerine döndü ve hep onların yanında kalacak… Ve öyle de oldu.
Merhum Erbakan hocamız nasıl anılmak istersiniz sorusuna verdiği cevapta; Mücahit Erbakan olarak anılmak isterim derken adeta mücadele dolu hayatının tüm safhalarını anlatıyordu. Bir Selahattin Eyyübi gibi, bir Alparslan gibi, bir Yıldırım gibi, bir Yavuz gibi, bir Fatih gibi, bir Abdülhamit Han gibi yaşadı, düşündü, düşündüğünü hayatına taşıdı ve bir mücahit olarak hayata gözlerini yumdu..
Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın mücadele yıllarının beklide en önemli bir bölümü de Balıkesir’in şirin beldesi Altınoluk’ta geçmiştir dersek herhalde yanılmış olmayız.
1980 li yıllara kadar Kuş uçmaz kervan geçmez dönemlerini yaşayan Altınoluk hiç de cazip bir yer değildi. Dünyanın üçüncü en temiz oksijenine sahip bir yer olduğu bile bilinmiyordu.
Erbakan hoca bir siyasi çalışma dolayısıyla Balıkesir’den Çanakkale’ye geçerken uğradığı Altınoluk beldesinde bir çay molası esnasında temiz oksijeni keşfetmiş ve buradan (Altınoluk) bir yer almayı kafasına koymuştu. Erbakan hocadan yıllar sonra Altınoluk beldesinin bir oksijen çadırı olduğu tekrar keşfedilmiş ve yerli yabancı Turizmcilerin ilgisini çeker olmuştur.
Erbakan hoca yoğun siyasi çalışmaları esnasında fırsat buldukça Altınoluk beldesine gelir ve hiç olmazsa 2 saatte olsa bu belde de dinlenmeyi öngörürdü. Tabi buna dinlenme denilebilirse. Çünkü Erbakan hocanın Altınoluk beldesine geldiğini duyan yüzlerce seveni Hocanın evine hücum eder ve onun hoş sohbetinden faydalanmak isterdi.
Balıkesir ve çevresi başta olmak üzere, Marmara bölgesi, Ege bölgesi Parti ve Milli Görüş Teşkilâtları derhal Altınoluk beldesine akın eder, daha sonra tüm Türkiye Altınolukta buluşurdu.
Bugün Türkiye’yi yöneten Siyasi Kadronun Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan Bey başta olmak üzere tamamına yakını Erbakan hocamızın evinin önünde ve denizin hemen dibindeki çam ağacının altında, Erbakan Hocamızın Rahle-i tedrisatından geçmişlerdir.
O yaşlı Çam ağacı ne konuşmalara şahit olmuştur bir anlatabilse?
Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, TBMM. Başkanları, Milletvekilleri, Parti liderleri, Bürokratlar, Genel müdürler, müdürler velhasıl bugün Türkiye’mize yön veren tüm siyasi kadro hep Erbakan hocamızın Altınoluk’taki rahle-i siyasetinin müdavimleridir, dense yeridir
Bu gün ülkemizi idare eden siyasi kadronun başarılarının sırrı da hep Erbakan Hocamızın rahle-i tedrisatında gizlidir. İşte onun için diyoruz ya; ah o yaşlı çam ağacı bir konuşabilse. Altından kimler geldi geçti, neler konuşuldu ne sözler verildi ve ne sözler de unutuldu..!
İngiltere’den, ABD den, Fransa’dan, Almanya’dan, şarktan ve garptan hülasa tüm dünyadan gelen Parlamenterlerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve dünyanın sayılı yerli ve yabancı gazeteci ve yazarlarını da misafir etmiştir Erbakan hocamızın Altınoluktaki evi ve evinin önündeki yaşlı çam ağacı…
Erbakan hocamızın siyasi mücadelesinde kendisiyle boy ölçüşemeyen siyasiler hep çareyi militarizmi kışkırtmakta, Hukuku gazete küpürleriyle aldatarak devreye sokmakta ve onun siyasi arenadan uzaklaştırılmasında bulmuşlardır. Adeta Erbakan hocanın siyasi hayatını bi gayri hakkın katletmişler ve gasp etmişlerdir.
Ayakta uyuyan ve ABD Başkanı Cılinton’un karşısında süklüm püklüm el pençe divan duran siyasilere Başbakanlık koltuğunu ikram eden hukuk sistemimiz, Erbakan hocamıza siyasi katliam uygulamış, iç ve dış düşmanlarımızı maalesef sevindirmiştir.
Hukuku guguk yapan bir başsavcının kiralık gazetecilere önce yazdırıp sonra dava açtığı isnatlarla, uyduruk gazete küpürleriyle yalan ve iftiralarla partileri kapatıldığında, Erbakan hoca zerre kadar yılgınlık göstermemiş, metanetini zerre kadar kaybetmemiş ve her seferinde ‘’nerede kalmıştık’’ diyerek besmele ile yeniden siyaset sahnesinde yerini almıştır. Bağımsızlar harekâtı, Milli Nizam, Milli Selâmet, Fazilet ve Saadet partileri Türk siyasetine Erbakan hocamızın hediyeleridir.
Erbakan Hoca Hak ve haklılar için yaptığı siyasi çalışmalarında tüm haksızlık ve çirkinliklere rağmen yılmamış ve son nefesine kadar Altınoluktan haykırmıştır; El Cihad-ı Fi Sebilillâh…
Yüzde 100 yerli gümüş motor fabrikasını kuran ve köylerimizi ‘’Pançar Motorla’’ ihya eden Erbakan, aynı zamanda yüzde 100 Türk malı Devrim Otomobilini de yapan kişi olarak tarihe geçmiştir.
Milli Şairimiz, büyük dava adamı Mehmet Akif Ersoy için Tacettin Dergâhı ne ifade ediyorsa, Erbakan hocamız için Altınoluk beldesi de aynı şeyi ifade ediyordu dersek hiç de yanılmış olmayız.
Erbakan hoca tüm hayatı boyunca Cihad şuuruyla verdiği Demokrasi mücadelesini Altınoluk yıllarıyla da taçlandırmıştır. 29 Ekim 1920 tarihinde dünyaya teşrif eden Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamız, 27 Şubat 2011 tarihinde rahmeti rahmana kavuşmuştur. 28 Haziran 1996 da Başbakan olarak göreve başladı, 1996 – 1997 Yıllarında TC. 54. Refahyol hükümetinin Başbakanı olarak görev yaptı. Ruhu şadolsun, mekânı cennet olsun