Aslında bugünler iç siyasetle ilgili konular o kadar birikti ki. İllerde ve ilçelerde belediye başkanlıkları dolayısıyla siyaset gerginleşti. Bu gerginlikten genel olarak siyasi partiler çok ciddi zararlar görecek. Özellikle AK Parti’nin bütün illerde adaylık mücadelesi tabanını ciddi soğutuyor.
Düşmanın düşmanına yapmayacağı derecede kuralı olmayan bir iç mücadele var. Bu tür mücadelelere AK Parti Genel Merkezi müdahalede gecikirse gerçek manada zararı Parti ve Recep Tayyip Erdoğan görecek.
Son günlerde taşrada gördüğüm manzarayı aktarayım ki belki tedbir alınır.
Cuma günkü yazımız “Akdeniz’de savaş taktikleri” başlığı altında Türkiye’nin ablukaya alınmasını yazmıştık. Bugün Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol dolayısıyla yaşanan olayların nihai hedefi Türkiye’dir. Birinci dünya savaşındaki müttefikler 100 yıl sonra Türkiye’yi hedef alan bir plan içindeler. Nasıl ki Sevr anlaşması ile Anadolu topraklarına çöreklendiler bugün içinde nihai hedef aynı paylaşım gündemde.
Fakat Sevr’de İtalyanlara bırakılan Mersin, Antalya, Burdur, Isparta, Muğla gibi yerlerin İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’ye devrediliği ayrıntısını atlamamak gerek.
Türkiye Akdeniz’de varlığını devam ettirmek zorundadır. Bunun için Akdeniz’de mümkün olduğu kadar bir bölgede gücünü ortaya koyması gerekir. Suriye olaylarını bahane ederek Doğu Akdeniz’e demir atan ülkeler o kadar fazla ki Kuzey Kore bile bölgede. Ortadoğu’da enerji kaynakları üzerine çıkarılan kaostan kimin ne aldığı daha netlik kazanmadı.
Fakat Türkiye’nin by-pass edilmesi planları kesin olarak suya düştü. Şimdi ise Doğu Akdeniz doğalgazı ve petrolünün paylaşımı mücadelesi var. Türkiye’nin devre dışı bırakılarak. İşte bu noktada Türkiye kilit noktada. İsrail ile Rumlar doğalgaz ve petrolü buldular. Fakat bugün için ciddi bir pazarlama sorunları ve nakil problemleri bulunuyor. Aynı durum ABD, İngiltere ve İtalya içinde geçerli. Deniz yolu ile çıkarılacak doğalgazın ve petrolün pazarlanmasının maliyeti çok fazla. Maliyet problemini aşsalar bile ciddi bir güvenlik problemi yaşayacaklar.
O nedenle Doğu Akdeniz’de kim olursa olsun çıkarılacak doğalgazın Avrupa’ya taşınmasının en güvenli yolu Türkiye’dir. Özellikle Rum kesimi Türkiye’ye mahkûmdur. Türkiye Kıbrıs’a taşıdığı su ile bölgeyi bağlamıştır. Rum kesimi orta vadede kesinlikle Türkiye’ye yanaşmak zorundadır.
Şu an için Kıbrıs gazının dünya pazarlarına açılmasının en kestirme ve en hızlı yolu Türkiye’dir. Bunun yanında İsrail’inde elindeki gazın pazarlanma yolu kesinlikle Kıbrıs üzerinden Türkiye’dir.
Türkiye’nin döşediği boru hattı doğalgaz ve petrolün taşınması içinde kılavuzluk görevi yapacaktır. Onun için hiçbir şey olmasa bile ‘ver suyu al gazı ‘ gelinecek son noktadır.
O nedenle ABD ve İngiltere önderliğindeki ittifakın Türkiye’ye yönelik savaş hazırlıklarına karşı Türkiye’nin hem askeri hem de stratejik hamleleri hazırdır. Çünkü Sevr şartlarında bir ülke yok artık karşılarında.
Kalın sağlıcakla...