Cuma günkü yazıyı Perşembe günü kaleme alırken Ayasofya Camii ile ilgili kararın 15 Temmuz’u beklemeyeceğinin bilgisini vermiştim. Öylede oldu.
Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılması konusunda uzun süredir hazırlıklar yapılıyordu. Yazdığımız gibi Sultan Mehmet’in mülkü ve bu mülkün günümüze kadarda vakıf olarak devam ettiği yönünden karar çıktı.
Tekrar etmekte yarar vardır. Ayasofya ne Hıristiyanların ibadet yeridir, ne Rumların, ne Ortodoksların, ne Patrikhanenin, ne Vatikan’ın, ne evanjelistlerin. Ayasofya yıkılan Bizans kralından savaş tazminatı ve Padişahlık hakkı olarak o dönemin uluslar arası hukukuna uygun Sultan Mehmet’e geçmiştir. Bu mülk Türkiye’nin egemenlik haklarının üzerindedir.
Karar üzerine, Yunanistan, Rusya, ABD, UNESCO, AB, Avusturya’dan beyhude tepkiler gelmiştir. Wikipedia hızlı bir şekilde Ayasofya Camii ibaresini koymuş. Dünya’dan pek çok tepkiler gelecektir daha. Özellikle Lozan’da karşımızda imza atan 10 devletin tepkisi de sürpriz olmaz.
Öncelikle Yunanistan’ı bu konuda ciddi provoke edebilirler. Fakat Yunanistan önce karar vermelidir; Helen midir, Bizans’ın varisi midir? Çünkü sonuçta ikisine de verilecek cevap farklıdır.
Bu konuda İngiliz oyununa dikkat etmekte yarar var. Akdeniz’de Türkiye hâkimiyetini engellemek için en iyi kullanacakları argüman Yunanistan’dır. Ayasofya kararı Yunan toplumunu politize etmek için en kolay yol olarak görünebilir. Bu aşamada Girit ve başta Rodos olmak üzere 12 adalar bölgesinin özerk statüleri ile yol alınması önemlidir.
Rusya’nın çıkışları ve Lavrov’un nükleer silah söylevlerine ne ölçüde dikkat edeceğimiz konusu beni aşar. ABD’nin tepkilerini standart olarak mı algılayacağız yoksa Ayasofya’nın ibadete açılmasını Ortadoğu’da hızlandırdıkları evanjelist hareketlerine bir engel olarak gördükleri şeklinde mi yorumlayacağız onu da bilmiyorum.
Nedeni ne olursa olsun. İster AK Parti kendini kurtarmak için, ister ekonomik sıkıntıların üstünün örtülmesi için, ister gündemi değiştirmek için kullanılsın Ayasofya Camii’nin açılışı zaman ve zemin için çok uygundur. Gerçekten yürekleri burkan, vicdanlarda yara açan, egemenliğimizi zedeleyen Ayasofya’nın tekrar Cami statüsüne döndürülmesi yeni bir aşama yeni bir milat olmuştur. Niye ve nasıl müzeye çevrildiği konusu hep gizemini koruyacaktır. Müzeye çevrildiği tarihten bu yana da Cami olması konusunda bildiğimiz veya bilmediğimiz onlarca girişimde bulunulmuştur. Bu konuda duyduğunuzda şaşıracağınız isimler vardır. Bu konuda ideolojik bakışın ötesinde davranıldığı ortadadır.
Şunu unutmayalım. Peygamberimizin müjdesine mazhar olmuş bir komutan ve bu müjdeye nail olan ordu, bu komutanın ve bu askerin bağrından çıktığı millet. Yesrip’te kurulan Medine devleti vardır. 1400 sene önce kurulan bir Medine Devleti. Bu devlet hiç sonlanmamıştır. Hep devam etmiştir. Günümüze kadar gelmiştir.
Fethi müjdelenen bir İstanbul vardır. O İstanbul’u Fetheden millete Peygamberin hediye Anadolu vardır. O Peygamberin hediyesi İstanbul’dur. O Peygamberin hediyesi Fatih’e Ayasofya’dır. Ayasofya Camii kıyamete kadar Yaradan’a şükrün, secdenin yeri olacaktır.
Yine unutmayalım Türkiye Medine devletinin devamıdır. Emanet ehlinin eline geçtikçe yükselecektir. Bu konuda gelmiş, geçmiş hiçbir kimseye ağır eleştirilere girmemekte yarar vardır. Kimin hangi niyette olduğunu sadece Allah bilir. Zamanın şartlarına göre her konuyu değerlendirmek gerekmektedir.
Bugünden ötesi yok Ayasofya Camii konusu birliğin ve beraberliğin vesilesi olmak zorundadır.
Bugün tek yapmamız gereken imkân varsa Ayasofya Camii’ne giderek, imkân yoksa bulunduğumuz yerde Yaradan’a şükür secdesidir.
Ayasofya Camii’nde aynı secdegahta buluşmak ümidiyle…