15 Temmuz Darbe girişiminin ortasında Türkiye'de bir dönem herkesin sempatiyle, gıptayla baktığı, hizmetlerine hayran olduğu gayesinin sadece ‘Allah rızası' algısı ile toplumun tamamına yakınını ilizyonist yöntemle uyutan bir cemaatin olması, cemaat ve tarikatlara karşı duyulan toplumsal sempatiyi artık şüphe ve nefrete varan bir duruma dönüştürdü.
Artık dini hasiyetlerle toplumun ajite edilmesi, uzun süre toplumun yönlendirilmesi imkânı olmayacaktır. Fakat bu seferde tam tersi -bir dönem olduğu gibi- dini kisveler ve abartılı yapılar kullanılarak tıpkı Müslim Gündüz'ler, tıpkı Ali Kalkancı gibi 28 Şubat döneminde olduğu gibi toplumun karşı hassasiyetleri kaşınacağa benziyor. Benimseniz de benimsemeniz de toplumun ortak değerleri olmuş karşı hassasiyetleri kaşıyarak yeni toplumsal tepki mekanizmalarının harekete geçirilmek için hazırlıklar yapıldığı görülüyor.
Bugün için makul düzeyde ki her vatandaşın ister saygıdan, ister sevgiden, isterse başka nedenden oluşan hassasiyetleri vardır. Bu hassasiyetlerin başında Kurtuluş Savaşını yapan kadrolar başta olmak üzere Cumhuriyeti kuran isimlerdir. Yani Mustafa Kemal Atatürk vardır.
Çocukluğumuzdan bu yana şahit oluruz, bu konuda cepheleşmeye sebep olacak şekilde karşılıklı algı operasyonları yapılır. Bu algı operasyonlarında bizlerde mecburen bir taraflarda yer almak zorunda kalmışlığımız olmuştur. Nedendir bilinmez taraflar bu algı operasyonlarında zarar görür, fakat bu işten taraf liderlerinin zarar gördüklerine şahit olmamışızdır. Taraf liderleri hep önde ve işin kaymağını yer ve devam ederler. Onların hayatları boyu reytingleri hiç düşmez. Bazen dinlenmeye çekilirler. Dikkat ediniz her zaman tartışmaları alevlendirecek çıkışları bu tür isimler yapar.
Son günlerde özellikle Atatürk üzerinden çıkarılmaya çalışılan toplumsal algının temelinde bu vardır.
Atatürk'e karşı yapılacak her türlü saldırı bu toplumu gereceği bilinir. Bu gerginlik üzerine dini hassasiyetleri olanların üzerine gelineceği de bilinir. Türkiye'de uzun bir süre 15 Temmuz başarısız darbe girişimi dolayısıyla dini hassasiyetleri kaşıyarak toplumsal huzursuzluk ve tepki çıkarılamaz. O nedenle toplumsal huzursuzluk peşinde olanlar Atatürk konusunu böyle bir proje için kullanmak istedikleri aşikârdır.
Bu işi ilk tetikleyenler ve devamını ısrarla getirenlere dikkat etmekte fayda vardır. Parlamento muhabirliğim döneminde 28 Şubat sürecinde nereden yayıldığı belli olmayan Atatürk'ün annesi ile ilgili yarı Osmanlıca yarı Türkçe bir belge ortada dolaşıyordu. Bunu Hasan Mezarcı'nın dağıttığı iddia edildi. Fakat bu iddiayı doğrulayacak bilgiye ulaşamadık. Hatta bu belgenin o dönemde inandırıcılığını vurgulamak için mi bilinmez Genelkurmay Arşivinden alındığı bile ortaya atıldı. Şimdi birilerinin çıkıp bu belgede iddia edilen bilgileri tekrar kaşıması dikkat çekici değil mi? Böyle bir iddianın söyleyenlere yayanlara ve temsil ettikleri camialara ne faydası var?
Neyin peşindeler ve ne yapılmak isteniyor? Yakından takip etmek gerekmektedir. Aynı anda bu iddialar üzerine karşı mahfillerin harekete geçmesi ayrıca dikkat çekmiyor mu? Uyanık olmakta fayda var ve yeni oyunlara gelmeyelim.
Şu unutulmasın yerli veya yabancı belirli mahfiller topluma ve toplumsal olaylara yön vermek için her zaman devşirme yöntemleri kullanmaktadır. Dün olduğu gibi bugünde bu böyledir.
Diğer taraftan CHP içindeki hareketlenmeyi basite almayın. CHP'nin bu aşamada bazı şeylere razı olmadığı anlaşılıyor. CHP'nin razı olmadığı bu şeyler bilinirse şu an parti içinde çıkarılmaya çalışılan kargaşanın nedeni de ortaya çıkar. Parti sözcülüğünden istifa eden Selin Sayek Böke'nin parti adına referandum sonrası ‘Sine-i Millet' çıkışı ve hemen ardından Levent Gök'ün bunu tashih edişi önemli. Selin Sayek Böke'nin geçmişten bugüne temasları ise daha önemli. Şu an CHP'de tavır koyan isimlerin bazılarının ne yapmak istediğini geçmişteki irtibatlarını bir araya getirdiğinizde daha rahat görürsünüz.
Cuma'nın hayrı üzerinize olsun…