Bayram deyince Âşık Davut Sulari’nin deyişi takıldı aklıma. “Bugün bayram günü derler”.
Âşık deyince duracaksın. Çünkü aşığın gözü o sevgiliyi görmüştür. Onun ağzından dökülen, sazından süzülen o sevgilinin özünden akandır. İşte Davut Sulari’nin de gönlünden “Bugün bayram günü derler âlem eğlenir/Sen bizim yaylaya gel başın için/Dertliler oturmuş, derdin söyleşir/Etme intizarın gül başın için” böyle akmış. Âşık Sulari sanki bugün için söylemiş bu deyişi. Onun için “Etme intizarın gül başın için” diyor.
Bugün bayram. Gülmek, eğlenmek hakkımız. Ramazanı tamamladık. Sahurları kalktık oruçları bağladık, iftarları yaptık oruçları açtık. Bayrama ulaştık. Ama nasıl kutlayacağız? Hiçte alışık olmadığımız bir durum söz konusu. Sudan çıkmış balık gibiyiz. Kalıplaşmış alışkanlıklarımız, sabitlenmiş ritüellerimiz, otomatikleşmiş yaşantımız yok.
İlk defa her şeyi ile bize ait bir bayram kutlayacağız. Ne sabah bize nasihat verebilecek vaizimiz, ne hutbede kalıplaşmış cümleleri sıralayacak hocamız olacak. Bayram namazımız olmayacak.
Hadi bakalım kendi başımıza, çekirdek aile ortamında bir bayram kutlayalım. Nasıl bir bayram olacak? Ailemizin her ferdinin yıllarca anlatacağı bir bayram anıları oluşturabilecek miyiz?
Bu bayramı yıllarca örnek teşkil edecek nesilden nesile efsaneleşerek anlatılacak ve kutlanacak bir şekle dönüştürebilecek miyiz?
İnsanoğlu her zorluk karşısında kendini yeni duruma adapte etmeyi başarmıştır. Nasıl ki devletler korona virüse karşı kendilerini tek başına mücadele içinde buldu. Mahşer günü gibi bir birine yardıma koşamıyor. Herkes kendi derdine düştü. Biz vatandaşlarda tıpkı aynısı evlerimizde her konuda tek başımıza kaldık. Üç aydır dertlerimizle, kederlerimizle, üzüntülerimizle yüzleşiyoruz. Dertlerimizi dermana, kederlerimizi ve üzüntülerimizi neşe ve sevince döndürmeyi öğreniyoruz.
Bugün bayram günü ve bu bayramı nasıl kutlayacağımız konusunda önümüzde hiçbir örnek yok. Bu konuda kılavuzluk edecekte yok. O zaman bu durumu belirsizlikten kurtararak bayramı kendimiz kutlayalım. Evde bulunan ailemizle bu vesile ile daha iyi sarılalım. Çoluk çocuk ve çocuklarımızla yeni kutlama metotları bulalım. İletişim araçlarının verdiği imkânları daha farklı şekilde kullanalım. Anlık iletişimler, görüntülü görüşmeler, hoş sohbetler…
Hiçbir şey aklımıza gelmiyor mu? Girelim internete böyle durumlarda neler yapılmış araştıralım. Mesela Peygamberimiz (s.a.s) böyle durumlarda neler yapmış? Örnek alalım.
Bayram namazını kaçırdık sayalım, camide milletle birlikte kutlayamadık sayalım. Bayram sadece bunlarla mı geçerli? Hayır değil. Eş-dostla, akraba ve hısımlarla iletişim kanalları üzerinden bayramlaşalım. Oturalım telefonların başına bugüne kadar çok fazla görüşmediğimiz dostları arayalım. Üç satırlık mesajlarla geçiştirmeyelim. Seslerini duyalım, görüntülerini seyredelim.
Korona virüs salgınından bu yana Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın kadar tehlikeli olarak bize dayattığı “Sosyal mesafe”yi yıkalım sadece aramızda fiziksel mesafe kalsın.
Erzurumlu Alvarlı Efe hazretlerinin türkülere konu olan
“Can bula cananını /Bayram o bayram ola/Kul bula sultanını/Bayram o bayram ola
Hüznü keder def ola/Dilde hicab ref ola/Cümle günah af ola/Bayram o bayram ola” sözleri ile yazıya nokta koyalım.
Bayramınız kutlu olsun.