Bundan 17 yıl önce 1999’da Ankara’da bir ailenin 3. çocuğu dünya ya gelir. Adı Mert’tir. Çocuk doğumdan sonra hastalanır. Tedavisi ancak Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesindedir.  Devlet hastanesi ve SSK ayrımı vardır zaten.  Bu hastanede devlet hastanesidir. Tedavisi yapılır. Fakat bir fatura çıkarılır. Çocuğun babasının bu parayı hemen ödeme durumu yoktur. Mühlet ister. Hastane yönetimi ile görüşülür. Para ödenmeden çocuk taburcu edilmesi imkânsızdır. Başhekime çıkar fayda etmez. Tek denilen ‘Parayı mutlaka ödemelisiniz. Aksi takdir de çocuğu taburcu edemeyiz” Babanın altında o dönemin arabalarından şahin vardır. Bu arabanın ruhsatını rehin bırakma da dâhil senet düzenleme teklifleri kabul edilmez. Çocuk hastanede rehin kalır.

Bunun üzerine baba arkadaşlarını da ayarlar ve çocuğu hastaneden kaçırma planına başvurur. Başka çaresi kalmamıştır. Aynen öyle de yapar. Tam dış kapıdan çıkarken güvenlik görevlisine yakalanırlar. Aslında onu da atlatmak üzeredirler. Ama güvenlikçi ‘Aman ağabey, yapmayın. İşe yeni girdim. Yeni de evliyim.  Ben bu nedenle işimi kaybederim.’ deyince ikilem de kalır. Sonra güvenlik görevlisine acır ve çocuğu tekrar hastaneye bırakır. Evladıdır. İçi yanar ama yapılacak pek bir şeyde yoktur.

Aile de herkes perişan olurlar. Anne hastane kapılarında kalır. Ellerinden bir şey gelmez. En sonunda gazete ve televizyonları dolaşır. Derdini anlatır. Birçok yerde derdini de anlatamaz. Bir televizyon kanalı ikna olur. Kameraman ile hastaneye gidilir. Başhekimle görüşülür. Bu arada kamera çekimi yapılması istenmez. Fakat kameraman baştan sona gizlice çeker.

Olup bitenlere rağmen çocuğun rehin kalma işinde pek ilerleme sağlanmaz. Haber yayınlanınca Bakanlık ayağa kalkar. Meselenin halledilmesi için girişimler başlar. Altındaki arabasını bile teslim edip çocuğunu taburcu etmek isteyen baba çocuğunu beş para ödemeden rehinlikten kurtarır.

Bu arada çocuk hastane enfeksiyonu kapmış. 15 günde de bunun tedavisi sürer. Tedavinin ardından ellerini kollarını sallayarak ve kapıya kadar da uğurlanarak taburcu olur. “Bu işin yolu varmış ama bize o zaman bu kolaylığı göstermediler. İlla Bakanlık devreye girdikten sonra o kolaylığı uyguladılar.” diyor baba.

Bu olay Salı günü Ankara Demetevlere bir süredir tanış olduğumuz dostları ziyaret için gittiğimde gündeme geldi.  Sohbet ederken dostlardan biri 6 dişini birden implant çaktırmış. Kemikle kaynaşması için 2 ay bekleyecekmiş.  Çay kahve içme ve yemek konusunda da sıkıntısı var. Konu bu implantlara 8 bin lira ödeyeceği konusu açılınca dostumuz Erdal başından geçen yukarıdaki olayı anlattı. Sağlıkta Türkiye’nin geldiği noktaya işaret ederek. 17 yıl önce çocuğun rehin kalma hikâyesini gülerek anlatmak istese de o günlerin burukluğunu halen hissettiriyordu. Bugüne şükrederek. “Bugün böyle bir şey yok. İstediğin hastaneye git. Hiçbir sorun yaşamıyorsun” diyor.  Bu dostumuzun ismi Erdal. Demetevler de sıhhi tesisat kombi işi yapıyor.  3 evladı olmasına rağmen 17 yıl önce hastanede rehin kalan küçük Mert’in adını taşıyor tesisat dükkanı. Mert ise şimdi 17 yaşında delikanlı olmuş lise 3. sınıfa gidiyor. Boş zamanlarını ise babasının dükkanında geçiriyor. Ne de olsa ismini taşıyor.

Bu yazıyı kaleme almadan önce Çarşamba günü meclis’teydim. Meclis’te bütçe görüşmeleri var. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bütçeleri görüşülüyordu. Biraz kulisleri dolaştım. Sonra ara verildiğinde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala denk geldiler. Biraz halleştik. 

Aslında başka konu yazacaktım.  Bugünler de toplumsal algı operasyonlarına maruz kalıyoruz. Bizde bu operasyonlara alet olmamak adına Türkiye’de güzelliklerin yaşandığını göstermek için bu hikâyeyi kaleme alayım dedim. Sağlık Bakanı ile karşılaşmamızda aklımıza düşürdü olayı.

 

Yeni anayasa, başkanlık sistemi, Abdullah Gül ekibinin çıkışları, Meral Akşener’in Anadolu turlarını diğer kalemlere bırakıyorum. Kulislerden aldığım izlenimlere göre yeni anayasa ve başkanlık siteminin geçmesini önlemeye yönelik büyük bir cephe oluşuyor. Bu cephenin büyüklüğü yüzde 50’nin üzerimi daha belli değil. Gelişmeleri izleyeceğiz.

 

Cumanın hayır üzerinize olması dileği ile…