Bu güne kadar ülkemizden pek çok Hükümetler geldi geçti ve fakat maalesef Türkiye’nin Avrupa Birliği denilen Hıristiyan kulübüne girme uğraşı veya kara sevdası bir türlü bitmedi.
Sevdalandığımız Avrupa Birliğine girme işimiz adeta 7 kocalı Hürmüz hikâyesine dönüştü. Artık Devlet politikalarımız yeniden gözden geçirilmeli ve 7 kocalı Hürmüz’den bize bir hayır gelmeyeceği ve bu sebeple bizim de 7 kocalı Hürmüz’den vaz geçtiğimiz ve Hürmüz’den daha ciddi, daha namuslu ve sözüne güvenilir partnerler aradığımız yüksek sesle dillendirilmelidir..!
Her zaman ve her platformda Devlet Başkanımız Tayyip Beyin söylediği ‘’Biz artık eski Türkiye değiliz. Bizimle konuşurken bin defa düşünüp bir defa konuşmalısınız’’ tezimizi, mutlaka ve en kısa zamanda 7 kocalı Hürmüz dediğimiz, kokuşmuş Avrupa Devletlerinin önüne koymamız gerekir. Daha kendi aralarında dahi doğru dürüst anlaşamadıklarından dolayı AB Devletlerinin en irisi olarak bilinen İngiltere şimdiden restini çekti. Birlik içersinde ayrılık şarkılarını yüksek sesle söyleyenleri de görmemezlikten gelmeyelim.
Yeryüzündeki tüm Müslüman katliamlarının yanı sıra tüm dünya mazlumlarının akan kanlarının üzerinde AB Devletlerinin imzaları var. Bir diğer yönüyle katiller topluluğu veya katiller Birliği olan Avrupa Birliği, Türkiye gibi namus ve şerefi en yükseklerde tutan bir Devlete ve millete asla layık değildir. Erbakan hocamızın deyimiyle AB bir Hıristiyan kulüptür. Ahlâken tefessüh etmiş, haklıyı değil gücü hak sayan bir topluluktur.
Medeni Avrupa’nın(!) sözde medeni ülkeleri(!) Fransa, Almanya, İngiltere, Belçika, Norveç, Hollanda, Danimarka gibi Devletlerin ve ülke insanlarının, insanımıza karşı takındıkları tavrın insanlıkla ne alâkası var? Yarım asırdan fazla bir zaman diliminde emeğini ve alın terini, hatta ömrünü bu ülkelerin ekonomisine feda edip önemli başarılara imza atan Türk insanına karşı takındıkları düşmanca tavrı Devlet olarak görmemezlikten gelmek mümkün mü? Türklerin dükkânlarına, Türklerin evlerine, Camilerimize, Kuran kurslarımıza yaptıkları saldırılar bu ülkelerin medeni değil, bilakis vahşi olduklarını sergiliyor.! Evet, vahşi Batı Yüzümüze gülüp arkamızdan kuyumuzu kazıyor. Bu Avrupa Birliği denilen katiller sürüsüne Türkiye Cumhuriyeti olarak biz de mutlaka net bir tavır koymalıyız.
Müslüman Türk insanı olarak aklımızdan bir an olsun çıkarmamamız gereken bir diğer gerçek; milletleri gerçek anlamda kardeş ve dost yapan özelliğin din ve din merkezli yaşantının olduğudur. Hıristiyan devletler ve milletler, Müslümanları her plâtformda katlediyor. Afrika kıtası kan gölü, Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Filistin ve dünyanın her tarafında Hıristiyanların yapmakta oldukları Müslüman katliamları durmak bilmiyor. Hindular ve Budistlerde bunlardan geri kalmıyorlar. Müslümanları acımasızca katlediyor, yakıyor ve vatanlarından sürgün ediyorlar. Siyonist Yahudi tüm dünyaya göstere göstere Müslüman çocukların kollarını bacaklarını kırarak öldürüyor, keyf için kadınları iki metre mesafeden vuruyor erkekleri ve kadınları zindanlarda çürütüyorlar..
Hıristiyan dünyası da bu zalimlere Nobel Barış ödülü veriyor. Adeta sırtlarını sıvazlayıp daha büyük katliam yapmaları için teşvik ediyor. Bu güne kadar hiçbir zaman Hıristiyan bir devletin Hindu katlettiği görülmemiştir. Hindularında, Hıristiyan ve Siyonist Yahudi katlettiğine şahit olunmamıştır. Ama Hıristiyan, Yahudi ve Hinduların sistematik bir şekilde Müslüman katliamlarına ortak oldukları ve katliamlara her zaman birlikte imza attıklarına şahit olunmuştur.
Bu durumda göstermektedir ki, ancak Müslümanlar kardeştir, Müslüman katili Hıristiyanlar, Siyonistler ve Hindu Devletler kalleştir. Avrupa’nın göbeğinde Bosna da Hıristiyan Sırpların yaptığı katliam ve bu katliamı destekleyen ve katliama giden yolu açan Hıristiyan Hollandalı caniler henüz unutulmamışken, Irak, Suriye ve Filistin deki katliam ve sürgünler nasıl unutulur. Keşmir,Arakan, doğu Türkistan nasıl unutulur..!
Unutulmasın ki, Avrupa Birliği Devletlerinin isimleri ayrı ayrı olmasına rağmen daha geniş açılımıyla, Avrupa tek dinli bir Hıistiyan Haçlı devletidir. Bunların arasında Müslüman Türk Devletinin barınması mümkün değildir. Adamlar bunu her fırsatta ve her platformda yüzümüze vuruyorlar.
Daha açık ve net bir örnek vermek gerekirse; 1986 yılında Avrupa da Türk insanı için serbest dolaşım uygulamasına geçilecekti. Fakat her ne olduysa 1986 yılında bırakın serbest dolaşımı, Tüm Avrupa Devletleri Türk insanı için topluca vize uygulamasına geçtiler. Bunun üzerine bir Türk gazeteci Avrupa Birliği daimi delegesi Fransız Dole’ye sordu; Ne oldu, hayrola hani serbest dolaşım başlayacaktı. Bu topluca vize uygulaması da nereden çıktı? AB daimi delegesi Fransız Mister Dole’nin verdiği cevap hayli ilginç ve o kadarda korkunçtur: İyi ama Türkiye halâ Müslüman..!
Demek oluyor ki, birileri 1949 da Avrupa konseyine üye olmamızı müteakip,1960 lı yıllarda başlayan AB ye girme sevdamız esnasında, 20 yıllık geçiş döneminde Türkiye’yi Hıristiyan dünyasına hazır hale getiririz diye söz vermişler ki, adam bundan dolayı; ‘’iyi ama Türkiye hâlâ Müslüman’’ diyebiliyor.
O halde yapılacak iş; ‘’siz Hıristiyan, biz Müslüman’ız. Kan uyuşmazlığımız meydanda. Bu uyuşmazlığı her plâtformda siz dillendirdiğinize göre bizde milletimize sorarız. Zaten milletimizin sizden nefreti, sizin bize karşı olan nefretinizin 5 katı. Müslüman Türk insanı Hıristiyan olamayacağına göre siz yolunuza, bizde kendi yolumuza deyip, her bakımdan tefessüh etmiş olan 7 kocalı Hürmüz ile münasebetlerimizi kesmektir.’’
Unutulmaması gereken İlâhi mesaj bize ne diyor; ‘’Onlar sizi sevmezler, ta k, siz onların dinine girinceye kadar.’’ O halde biz de artık eski Türkiye olmadığımıza göre, tüm dünya Devletleri Türkiye ve Türk insanıyla konuşurken bin defa düşünüp bir defa söylemelidirler. Çünkü gelecek günler vefalı ve şanlı Müslüman Türk’ün oluru ve onayıyla şekillenecektir.