Uzun süredir beynimi kemiren bir durum var. Bu korona salgını nasıl oluyor da ülkelerin her noktasına kadar yayılıyor? Bu sorunun Türkiye için cevabını herkes medyaya yansıyan şekli ile biliyor. En önemli suçlu umreciler sonra Çin ile temasta olanlar ve Avrupa’dan gelenler. Böylece suçluları tespit etmiş oluyor muyuz?
Asıl gerçek nedir? Bu sorunun cevabını medyadaki algılardan dolayı farklı açılardan aradık mı hiç. Koronaya konu olan yazılarımızda tarihi geçmiş salgınlardan yola çıkarak bugün gelinen noktada bu virüsün saldırı olduğuna dikkat çekiyoruz. Adına ister biyolojik savaş denilsin isterse salgın denilsin gerçekler değişmez. Dünya üzerinde binlerce biyolojik laboratuvarın 10 binlerce araştırma yaptığı bir ortamda yaşıyoruz.
Bu biyolojik salgın hangi yöntemler, hangi yollar, hangi metotlar ve stratejiler izlenerek ülkelere ve dünyaya yayılması sağlanıyor? Bu sorunun cevabını verecek en azından benim elime her hangi bir araştırma, her hangi bir makale ulaşmadı bugüne kadar.
Fakat yayılması konusunda mutlaka bir strateji olmak zorundadır. Bunu planlayanların “saldım çayıra” yöntemi kullanmadığı çok açık. Çünkü dünyaya yayılışı o kadar organize ki? Yayılımı üzerine çok ciddi planlamalar yapılmış. Ülkelerin en ücra noktalarına kadar yayılmasının yollarını bilen bir aklı bir organizasyon gözüküyor.
En azından Türkiye’ye yayılış stratejine bakıldığında son yıllarda aşırı derecede yoğunlaşan ve komşu kapısı gibi geliş gidişi kolaylaşan umre konusuna da hakim bir akıl. Oysa bizim umreciler kafileler halinde giderler, kafileler halinde geri dönerler. Ziyaret yerlerine tekil gitmezler. İbadetlerini mutlaka ekip halinde yaparlar. Ne Araplara karışırlar, ne de yabancı umrecilere karışırlar. Yani bu virüsü özel gayretler olmadan umrecilere çok zor bulaştırabilirsiniz. Aynı şekilde yurtdışına iş seyahati veya turist olarak gidenler içinde bu geçerli. Turist olarak gidenlerin programları bellidir. İş seyahati için gidenler de aynı şekilde. Kısaca bu salgının dünyaya yayılışı konusunda ciddi bir gayret söz konusudur. Bu konuda İtalya gibi, İran gibi, Suudi Arabistan gibi, Londra gibi, Paris gibi, Newyork gibi bizde İstanbul, İzmir, Konya, Bursa gibi hem tarihi-kültürel ve dini ziyaret merkezleri hem de turistik ve ticaret merkezlerinin hedef alındığı açık. Ve ulaşım merkezlerini de unutmamak gerek.
Dün gece aklıma düştü. Amerikan gazeteleri bu konularda neler yazıyor diye bakıp fikir sahibi olayım dedim. İngilizcem yok. Ama artık otomatik tercüme var. Anlamak için bana yetiyor. The Washington Post’un internet sitesine girdim. Abonelik istiyor. Ama birinci sayfasının tamamı korona virüs salgını üzerine. Biliyorsunuz bu gazetenin dünyanın her noktasında muhabir kadroları var. Onun için önemsedim. Dünyadaki durumu özetleyen grafiklere baktım. Tıpkı Türkiye’de her noktaya az veya çok dağıldığı gibi Amerika’nın bütün eyaletlerine istisnasız bu virüs yayılmış. Aynı şekilde dünyanın da her yerine yayıldığını görüyorsunuz.
İşte bu noktada merak ettiğim konu bu salgın özellikle bütün dünyaya yayılırken kimleri ve hangi araçları kullandı. Bu araçları ve kişileri kullanırken ülkelerin her şeye maydanoz olan istihbarat teşkilatları uyuyor muydu? Aynı sorular bizim ülkemiz açısından da geçerli. O kadar umreci üzerinden veya yurtdışına gelip gidenler üzerinden bu tür durumların yaşanacağı özellikle istihbarat birimlerinin aklına gelmedi mi? Bu konuda ne yaptılar?
Bizde Diyanet teşkilatı ülkenin en önemli bilgi kaynağı olarak kullanılır. Yani istihbarat birimleri ile içli dışlıdır. Diyanet o kadar umreciyi getirip götürürken sadece bu salgın değil daha farklı saldırıların umreciler üzerinden olabileceği akla gelmez mi? Umrecilere ateş düşürücü verme aklını verenler mesela kimlerdir?
İşte bu nokta da salgının tedavi tarafını doktorlar ve sağlıkçılara bırakırken, biyolojik silah gibi kullanılmasına karşı mücadeleyi istihbarat birimlerinin her açıdan ele alması gerekir. Aksi takdirde bu belayı bugün savsak bile yakın zamanda bu salgın silahı yeniden kullanılmaya kalkılacaktır. Çünkü devletler ve ülkeleri dize getirmenin çok etkili bir aracı haline geldiği görülmüştür.
Kalın sağlıcakla..