Türkiye, garip insanların yaşadığı “garip bir ülke” oldu. Kimse kimseyi dinlemiyor, karşı tarafı anlamaya çalışmıyor. İnanmak istediği şeye, ne olursa olsun ona inanıyor. Sonra da karşı tarafı taraflı olmakla, koyun olmakla, sabit fikirli (Geçmiş dönemde gerici, yobaz, örümcek kafalı gibi itibarsızlaştırıcı kelimelerle itham ederlerdi.), güvenilmez olmakla suçluyor.
Kendisi ve savunduğu fikirle ilgili olunca bardağın “dolu”, karşı tarafla ilgili olunca bardağın “boş” tarafı önemli oluyor. Empati, sempati, saygı, sevgi hak getire… Bu da toplumu ikiye bölüp, hem de kutuplaştırıyor. Ancak her iki taraf da karşı tarafı bu durumun sebebi olarak görüyor.
Malum ülkemiz 31 Mart’ta yerel seçim yaşadı. Mayıs ayı gelmesine rağmen tartışmalar bitmedi. Özellikle İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlığı seçiminin YSK tarafından 23 Haziran’da tekrarlanmasına karar verilmesiyle yabancı ülkeler dâhil herkes ayaklandı. Bir taraf sürekli YSK’yı tehdit etmekle kalmadı, karara imza atan 7 hâkimin isimlerini gurup toplantısında okutarak yuhalattı.
Daha da ileri giderek “ÇETE” dedi. Daha önce de şehit yakınlarına terörist demişti malum! Ancak daha bir ay önce mazbatasının verilmesini, seçimle ilgili itirazların araştırılmasının o şekilde sürdürülmesi yönündeki talebi kabul eden de aynı YSK idi. Daha önce Yalova ve şimdi Yusufeli seçimlerinin yenilenmesi kararı da aynı YSK’nın. İşin ilginç tarafı 4 ilçede yapılan yeniden sayımlarda 17 bin oy Binali Yıldırım’a yazıldığı, 300 küsur sandıkta Binali Yıldırım’ın oylarının Ekrem İmamoğlu’na kaydırıldığı, 19 bin kişinin yasadışı olarak sandık başında görevli olduğu tespit edildiği halde karara karşı çıkılıyor.
Şuanda CHP, İP, HDP, TKP, AP, hatta seçim döneminde birlerine söylemedik söz bırakmayan DSP ile bile birleşiliyor. SP ile ilgili hesaplar ise farklı. Ancak uzlaşı sağlanması durumunda Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’a rakip olmayı düşünen eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu da bu kervana katıldı. Ezberler bozuluyor. Akıl izanla açıklanamayacak bu savrulmanın sebebi ne olabilir? Bütün bunlar yaşanırken, Suriye, S 400, F 35, Kıbrıs, NATO, Doğu Akdeniz, Girit’e İtalyan, Kıbrıs’a İngiliz ordularının yerleşmesi, ekonomik saldırılar, Sudan, Venezuella, Yemen meseleleri tüm sıcaklığı ile kucağımızda.
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararı her halükarda Ak Parti’ye zarar verecektir diye düşünüyorum. Yapılacak yeni seçimde Ak Parti adayı Sayın Binali Yıldırım bu kadar ittifaka rağmen kazanırsa, CHP adayı Sayın Ekrem İmamoğlu “mağduru” oynayacak, bence hak etmediği şöhreti yakalayacak ve belki de bir sonraki seçimde Cumhurbaşkanı adayı olacak. Ancak CHP adayı Sayın Ekrem İmamoğlu seçimi kazanırsa, yukarıda saydığımız usulsüzlükler boşa çıkacak ve Ak Parti seçim sonuçlarını kabul etmeme ve YSK’yı etkilediği gerekçesiyle suçlanacak.
Üst akıl oyunu iyini iyi kuruyor. İP ile yaklaşık %7 sağ ve milliyetçi oyu HDP’ye rağmen Millet İttifakına aktarıp ittifaklar arasındaki farkı azalttı. Yeni hamle ise Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu ile Ak Parti’den koparılacak her orandaki sağ oy ile Millet ittifakını öne geçirmek. Bakalım sonucu göreceğiz.
Ancak şunları asla unutmamalıyız; birincisi siyasi partilerin kuruluş amacı millete hizmet olmalı, ikincisi “Başka Türkiye yok ve yeterince düşmanımız var.”Öyleyse suhuletle şu seçimleri atlatalım ve bizi bekleyen asıl siyasi, ekonomik, güvenlik ve terör konularına odaklanalım.