Vatan, Bayrak, Şehit, Kur’an dediğimizde her Türk evlâdının göğsü kabarır ve tarihin derinliklerinden gelen bir özlemle Rabbine hamd eder ’’Elhamdülillâh’’ diye.
Bundan dolayıdır ki, Müslüman Türk evlâdı heyecan ve huşu ile, benim ne güzel Vatanım var, ne güzel Bayrağım var, elhamdülillâh Kur’an-ım ve şehitler tepesini bekleyen, şehitlerim var diye şanla şerefle gezer yeryüzünde.
. Vatan, Bayrak, Şehit ve Kur’an dendiğinde göğsü heyecanla çarpan, gözü yaşla dolan bir insan görürseniz, bilin ki o Müslüman Türk evlâdıdır. Yeryüzünde hiçbir millette görülmeyen bir sevginin, bir hasretin simgesidir bu hal. Kur’an sesini, Ezan sesini duyduğunda, Ayyıldızlı bayrağını en yükseklerde gördüğünde, mukaddeslerinin anıldığı her yede, sevgiyle gözyaşı dökmek Müslüman Türk evladının en büyük hasletidir.
Türk milletinin yemini Kur’an üzerinedir, Bayrak üzerinedir, silah üzerinedir. Bu kutsallarımız üzerinde yükselterek dalgalandırdığımız ise, ay yıldızlı şanlı bayrağımızdır. Toprağımız diye kutsadığımız vatanımızdır ve Kitabımız diye yücelttiğimiz Kur’an-ımızdır.
Yüzyıllar boyu adına vatan dediğimiz bu topraklar uğrunda, on binlerce şehit verdik. Her karışını şehitlerimizin kanlarıyla suladık ve yoğurduk. Şair ne güzel söylemiş ‘’Bu vatan toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duranlarındır / Bir tarih boyunca onun uğrunda, kendini tarihe verenlerindir’’ diye.
Bir toprağın mukaddes ve vatan olabilmesi için o topraklar üzerinde ilâ-yı kelimetullah uğruna can verip, kanını bu topraklara döken yiğitlerin olması gerekir. Allah’ımıza binlerce defa şükür ki, bu toprakları kanlarıyla yoğurup vatan yapan şehitlerimiz olduğu gibi, bu topraklar uğruna ölmeyi, daha doğru bir tabirle şehit olmayı göze almış yiğitlerimiz her zaman vardır.
Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzre,15 Temmuz gazilerimiz ve şehitlerimiz bunun en son ve en müşahhas örneği olarak tüm ihtişamıyla önümüzde durmaktadır. Şu an üzerinde Rabbimize el açıp dualar ettiğimiz bu topraklar, şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulduğu için vatandır.
Adına Anadolu dediğimiz bu vatan toprakları üzerinde, şer güçlerin şer emelleri hiçbir zaman bitmemiş ve bir an olsun durmamıştır. İlâ-yı kelimetullah uğruna, nizamı âlem için verdiğimiz mücadele, Selçuklu ecdadımızla başlayıp, Osmanlı ecdadımızla zirve yapmış ve bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yoluna devam etmektedir.
1071 de Sultan Alparslan’la başlayan, İlâ-yı kelimetullah uğruna ve nizamı âlem için yaptığımız mücadele henüz bitmedi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak ve Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde, bu mücadele devam ediyor. Devlet olarak yaptığımız yardımlarımızla dünya Devletleri, Koronovirüsten korunabiliyor ve tedavi olabiliyorsa, bu Nizam-ı âlem ülkümüzün, mefkûremizin bugüne yansımasıdır.
Sultan Alparslan nasıl ki, Anadolu’daki fakir ve yoksul Bizans kalıntılarına(!) şefkat ve merhametle yardım elini uzattıysa, bu gün de Alparslan’ın torunu Recep Tayyip Erdoğan, Koronavirüsün pençesinde kıvranan dünyaya yardım elini uzatarak, yine dünyamıza insanlık dersi veriyor. İngiltere’den Fransa’ya, İspanya’dan, İtalya’ya, Polonya’dan Sırbistan’a ve Avrupa başta olmak üzre tüm dünyaya uzanan yardım ellerimiz, hep nizam-ı alem içindir.
Tarihe şan ve nizam veren fütuhatlarımız Vatan, Bayrak ve Kur’anla şekillenmiştir. Şehit kanlarıyla sulanarak aziz olma sıfatını da kazanan vatan topraklarımız, nesilden nesile devredilerek günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da devam edecektir inşallah.
Bu bizim temennimizdir. Fakat unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise yardım ettiğimiz devletlerin bize olan tarihi düşmanlıklarının her an su yüzüne çıkabileceği ihtimalidir.
Bu gün yardım almak için uzanan elin, bir anda gırtlağımıza sarılabileceği ihtimalini aklımızdan çıkarmamalıyız. Mohaç meydan muharebesi sonunda savaş alanını gezen Sultan Murat’ın, su isteyen bir sırp askerine su vermek için eğildiğinde hançerlendiğini unutmadan!
600 yıllık islâm toprağı olan İstanbul’a halâ Konstantinopolis, İzmir’imize halâ Smyrna, Anadolu’muza ise halâ Bizans gözüyle bakanlara, elbette bizim de dikkat etme hakkımız vardır. Haçlı dünyasına, ‘’bunlarda insan’’ diye yardım edelim ve fakat gafil davranmayıp teyakkuz halinde olalım.
Ayrıca unutmayalım ki,‘’Tayyip Bey Şehitler tepesi boş değildir ve Kıyamete kadar da boş kalmayacaktır’’ dediğinde, hop oturup hop kalkan bir muhalefetimiz ve bu muhalefetin evlere şenlik bir lideri oldukça, bizin düşman aramamıza ne gerek var ki. Adamlar Şehit, Kur’an, Bayrak, Vatan dendiğinde adeta oturdukları koltuğun altında sanki çuvaldız varmışçasına zıplıyorlar.
Ana muhalefet sıfatıyla Müslüman Türkün tüm mukaddeslerine düşmanlık sergileyenler unutmasınlar ki, Tüm dünya meclislerinde, kilise ve havralarında, Üniversite salonlarında Müslüman Türk’ün duaları kasideleri koro halinde okunuyor. Amerika başta olmak üzre Parlamento binalarında Ezan sesi yükseliyor, Kur’an ayetleri okunuyor. Avrupa başkentleri ezan sesiyle yankılanıyor. Peygamberimizin Hadisleri dilden dile dolaşıyor, caddelerde her yere asılıp dünyamızda yankılanıyor. Kur’anın asli lisanıyla tüm dünya Allah’ımıza yalvarıyor; ‘’Ya rabbi bizi ve tüm dünyamızı bu koronavirüs afetinden kurtar diye.’’
Yakında Milletimiz de meydanlara çıkıp geniş ölçekli meydan duaları yapabilirler; ‘’ Yarabbi bizi Koronavirüsten önce, çağımızın çok gerilerinde kalmış olan ve halâ Mustafa Kemal’in partisiyiz diyerek, başta şehir hastanelerimiz olmak üzre Köprülere, metrolara, otobanlara, sanayimize havaalanlarımıza yerli silah sanayimize velhasıl bağımsızlığımızı simgeleyen her atılımımıza karşı çıkan hilkat garibesi bu Ana Muhalefet partisinden milletimizi kurtar ’’ diye dua ederlerse hiç şaşırmayalım.
Mustafa Kemalin Partisiyiz, Laikliği çiğnetmeyiz, diye yıllarca din, iman, örtü, Kur’an, Ezan düşmanlığı yapanlar şimdi nerdesiniz? Bakın Tüm dünya parlamentoları ezan sesiyle, Kur’an sesiyle yankılanıyor. Duymuyor musunuz? Görmüyor musunuz? Kör mü oldunuz, yoksa sağır mı?
‘’Zerre kadar insanlığınız varsa, Başta ABD olmak üzre Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve tüm dünya Devletlerine ikazda bulunun, Laikliğiniz elden gidiyor, Ezanı okutturmayın, Kur’anı meclisinize sokmayın, Allah’a dua etmeyin, deyin.’’ (sizi adam yerine koyup da dinlerler mi acaba?)
Diyemezler çünkü bunlarda o yürek yok. Bunlar sadece 15 yaşındaki başörtülü Müslüman kız çocuğu Liseye, Üniversiteye giremesin diye onun önünde panter kesilirler. Çünkü bunlar laikliği sadece din düşmanlığı, ilim ve imanlı nesil düşmanlığı olarak kullanmasını bilirler.
Bu sebeple bu ilkel yaratıklar Devletimizin, Milletimizin, vatanımızın, din ve imanımızın iç düşmanlarıdır. O halde önce bu iç düşmanlardan kurtulmalıyız. Oy sandığı bu sebeple çok önemlidir. Dikkat edelim sandığı da çalabilirler, atalarının 1946 da çaldığı gibi!