Bu kadar kültür sanat etkinliğine alışık mı Balıkesir, sarhoş olduk, fazla geldi!
Şaka elbet.
Ne güzel şeymiş bir ayda 8-10 tiyatronun şehre gelmesi…
Ne de iyi olmuş Avlu’daki salonlar…
Yıllardır dilimizde tüy bitmişti, Salih Tozan yetersiz, Balıkesir Lisesi salonu bu şehre yakışmıyor diye…
(Bir de onların da olmadığını düşünün, vıyyyy, düşünmek bile istemiyoruz)
Şan Sinemaları vardı hatırlarsınız, daha geçmişe, bizim küçüklüğümüze Şehir Sineması’na, efsane açık hava sinemasına falan inmiyoruz ama Şan Sinemaları vardı, 6 salonuyla…
Muhteşemdi.
Ekonomik v.s. şartlar nedeniyle kapandı.
Şehir merkezinde sinemamız yoktu bir tek.
Tiyatro Salih Tozan’ın biçimsiz ve küçük salonuyla, Lisemizin buz gibi salonuna kalmıştı ki bir de “idaresel” sorunlar vardı Lise’de yaşanan, o kısımlara hiç değinmiyoruz.
Şimdi Esas 10’daki sinema salonlarıyla sinemaya da geri döndü kent.
Harika oldu.
Devamı da gelecek sinemanın Avlu’nun ikinci etabının bitmesiyle…
Ve gerçekten kültür sanata gark olduk son aylardaki Balıkesirlinin bu ilgisi devam edeceğe benziyor ki bizi asıl mutlu eden bu…
Talep böyle olduğu sürece dahası gelir, bu alkışlar sürdüğü sürece sanatçı da “orada bir Balıkesir varmış der, koşa koşa gelir.”
Bakın geçtiğimiz Aralık ayı programına… Bakın Ocak ayına, bakın Şubat ayına…
Dolu dolu dopdolu etkinlikler dizisi.
Ve sanat’çı.
Mustafa Kemal, her zamanki gibi doğru söylemiş taa o zamanlar.
Hepimiz belki her şey olabiliriz ama sanatçı….
Asla mümkün olmayan bir yetenek.
İçinde varsa mümkün ancak.
Geçtiğimiz günlerde Genco Erkal’ın dakikalarca ayakta alkışlanmasının sebebi de bu olsa gerek.
Bir kez daha “sanatçı”nın ne demek olduğunu göstermedi mi Erkal?..
Ve bir sanatçı için en büyük değer değil mi alkış?
Alkış, sanatçının ilacıdır, mutluluğudur, gururudur.
Dolu bir salon, bir sanatçı için en büyük ödüldür.
Ve sanat…
Bir ülke için, geleceğe giden yolda, o ülkeyi diğer ülkelerden ayıran ve öne geçirecek en önemli farkındalık.
Sanatın her dalını her daim teşvik ederek, sanata sahip çıkarak ve sonuna kadar sanatçılara destek olarak filizlenmesini, gelişmesini sağlamak gerekir.
Sanatın her dalı, ister tiyatro, bale, opera olsun, ister heykel veya resim…
Bir ülkeyi yücelten manevi değerlerdir bunlar.
Ne kadar ekonominiz güçlü olursa olsun, ne kadar teknolojiye sahip olursanız olun sanatın yaşamadığı toplumlar kurudur, zayıftır.
Ama elinizdeki imkanlarla bilgi toplumu olma yolundaysanız eğer, o zaman zaten sanatın değerini de bilirsiniz. Zira eğitim aynı zamanda sanatın ne olduğunu da bizlere öğretir.
Sanat usta ellerde hayat bulur, sanatçı zor yetişir.
Önceki gün vefat eden Domates Güzeli, Türkiye’nin sevgililerindendi misal.
Değerlerini, yokluklarında anlamamak ve onlara sahip çıkmak gerek.
Biliyoruz nice emektar maddi zorluk çekiyor.
Onları bu duruma getirmemek, ürettikleri zamanlarda sonuna kadar yanlarında olmamız gerek.
Sanat olmadığı zaman ülkenin hayat damarlarından biri kurumuş demektir.
Damarları tıkalı olan bir vücut neyse sanatsız kalan bir toplum aynı kabusa yol alır.
21.yüzyıl Türkiyesi’nde Cumhurbaşkanının Fazıl Say konserine gitmesi haber olabilir mi?..
Oluyor işte.
Oysa sanat “değer”dir.
Keşke siyasiler, öncelikleri arasına, örneğin Eskişehir’deki gibi şehirlerini kültür sanat başkentleri yapma yolunda çaba harcamayı da vaat olarak ekleseler.
Vaatlerden biri olsa tutarsa fayda faydadır.
Balıkesir yılların hasretini giderme telaş ve mutluluğu içinde…
Etkinlikleri takip ederken başımız döndü, sarhoş olduk, ağır geldi…
Demeyeceğiz elbet.
“Öyle sarhoş olsam ki…” diyoruz…
Ellerimiz patlayana kadar “alkışa devam” isteğiyle.
Böyle sarhoşluk ne de güzelmiş hissiyle.