Fakat Çarşamba Akşamı saat 18.30 civarında meydana gelen patlama yazacaklarımızı alt-üst etti. Gündemimizi değiştirdi. Güvenliğin en yüksek olduğu bir bölgede hem de silahlı kuvvetler personelini taşıyan servislerin çıkışı sırasında yaşanan saldırı millet olarak hepimizi üzdü. Terörün can yakma konusunda yerinin ve zamanının olmadığını bir kez daha gördük. Güvenlik güçlerimiz Haziran ayından bu yana Güneydoğu’da terörle mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadelede şimdiye kadar 300’ü aşan canımız şahadet şerbetini içti. Nerdeyse her ilde ocaklar söndü.
Bir süredir özellikle Diyarbakır Sur’da yaşananları bu sütunlara taşıyarak ısrarla bazı uyarılar da bulunuyordum. Dikkatli olunması konusunda. Çünkü bir canı daha kaybetmeye tahammülümüz yok. Bu uyarımızı bütün ülke çapında yapmak gerekiyor.
Uyarılarımıza rağmen Sur’da her gün bir-iki şehit vermeye devam ediyoruz. Operasyonları yöneten yetkililerin kulak vermekte zorlandıklarını görüyoruz. Fakat bu sefer terör canımızı Ankara’da yaktı. 28 vatandaşımız ve askerimizi kaybettik. Şahadet şerbetini askerimiz ve vatandaşlarımız Ankara’nın ortasında içti.
Yaşananları sadece terör olayı olarak algılamak bizleri yanıltır. Çünkü her terör olayının bir görünen birde gizli mesajı vardır. Biz bu olayların bazen sadece görünen kısmına bakarız. Yılların verdiği tecrübeye dayanarak bu saldırı ilk aklıma bir dönem MGK toplantısı öncesi yaşananları aklıma getirdi. Çünkü her MGK toplantısı öncesi Türkiye’de ya terör artardı, ya da ülke de krizler çıkardı. İlişkilendirmek ne kadar doğru olur bilmem. Ama değinmekte fayda var. Çarşamba günkü saldırı akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığında Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın da hazır bulunduğu Güvenlik Zirvesi toplantısı vardı. Bu toplantının başlamasına kısa zaman kala saldırının olmasını nasıl yorumlamak gerekiyor?
Terör olaylarını gerçek manada okuyabilmek için gizli mesajlarını görmek gerekiyor. Terör saldırıları çoğu zaman devletle pazarlık manasına geliyor. O pazarlık görünen olaylardan çok farklı olabiliyor. Bunu ancak terörün siparişini verenlerle devletin ilgili birimleri biliyor.
2003’te meydana gelen İstanbul’da ki el kaide saldırıları sözünü ettiğim pazarlılara en iyi örnektir. O dönem bu saldırıları sipariş verenler ardından nereye hangi mesajı gönderdiğini tarih yazacak. Aynı durum bugüne kadar yaşanan terör olaylarının neredeyse tamamında yaşanıyor.
Çarşamba günü gerçekleşen saldırının da mutlaka bir mesajı var. O mesajın ne olduğunu yakında anlarız. Ama aklıma gelen bir kaç ihtimal var.
Son zamanlarda hem AK Parti içinde yaşanan gelişmeler, hem de diğer partilerde yaşananları yakından takip ettiğimizde Başkanlık sistemi konusundaki Anayasa değişikliklerini engellemek olduğu görülecektir. Bu konuda önemli bir cephe oluştuğu görülmektedir.
Çarşamba günkü saldırıyı da bu yönde okumak gerekir mi? Tam bilmiyorum. Ama her şeyi düşünmekte yarar var.
Çarşamba günkü saldırıda hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına sabırlar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
NOT: Biraz daha uyarıda bulanacağım. Sayın yetkililer Diyarbakır Sur’da ki çatışmalarda ne polisimiz ne askerimizi gerekli tedbirler alınmadan çok tecrübeli suikastçıların insafına bırakmayın. Gerekli tedbirler ve önlemler alınmadan operasyonlara girilmemelidir. Çünkü Sur’dan her gün şehit haberleri almaya devam ediyoruz. Artık bu tuzakların önüne geçilmelidir.