Koronavirüs salgınıyla birlikte tüm dünya Devletlerinin ve bu devletlerde yaşayan insanların değer yargılarının ne olduğu, nasıl olduğu, ne kadar olduğu da tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmış oldu.
Bugün yaşlı dediğimiz insanlar belli bir zaman diliminde genç, zengin, sağlam, ülkesi ve ülke insanları için her zorluğa göğüs geren insanlardı. Dün yurtlarını imar edenler, vatanlarının müdafaası için askerlik hizmetine koşa koşa gidenler bugünün yaşlılarıydı.
Yıllarını ve gençliklerini bu günün gençleri için heba eden yaşlılar, günün birinde bir kenara itiliverileceklerini, yaşlı oldukları için insandan sayılmayabileceklerini bir an olsun akıllarından geçirmemişlerdir.
Ama bugün dünyamızdaki manzara öylemi? Koronavirüs denilen mikrop tüm dünya değerlerini bir anda alt üst ediverdi. Başta ABD olmak üzre tüm Avrupa Devletlerinde, özellikle yaşlı insanlar veya yaşlılar kategorisine gösterilenler, maalesef insandan sayılmıyorlar.!
ABD ve tüm Avrupa’da Yaşlılar kategorisinde gösterilen Binlerce yaşlı insan Koronavirüs dolaysıyla, öz evlâtları tarafından sokağa terk edilmiş, duvar diplerinde yardım bekliyor, yerlerde sürünüyorlar. Daha doğru ifadeyle biran evvel ölmeyi bekliyorlar. ABD böyle, İngiltere böyle, Fransa, İspanya, İtalya tüm Avrupa’nın sözde medeni devletlerinin hepsi böyle.
Bugün Avrupa’da yaşlıların hastanelere girebilmeleri adeta bir mucizeye bağlı. Yüksek ateşli yaşlı insanlar hastanelere bile alınmıyorlar, belki Koronavirüslüdür nasıl olsa ölecek diye!.
Şans eseri hastanelere girebilmeyi başarmış olanlara da ‘’sen yaşlısın, sana maske ve solunum cihazı gerekmez, hele sen şurada kenarda bekle, Evvela şu gençlere bakalım, fırsat bulur ve zamanda kalırsa sana da bakarız’’ deniliyor.
ABD ve Avrupa Devletlerinde kitlesel ölümlerin huzur evlerinde ve yaşlı bakım merkezlerinde olması da, yaşlıların insandan sayılmadığına en bariz delil değimlidir? ABD ve Avrupa’da mezara tek tek girebilmek bile büyük bir şans. Çünkü Batı dünyasının medenileri(!) çareyi toplu mezarlarda buldular.!
İşte, sözde medeni Batı dünyasının gençlerine ve özellikle yaşlılarına verdiği değer! Önce; ‘’oğlum veya kızım sen 18 yaşını doldurdun, bundan sonra başının çaresine bak. Daha sonra, baba veya anne sizde yaşlandınız artık, sizde başınızın çaresine bakın. İşte huzurevi, işte yaşlı bakım evi, tercih sizin.’’
Bu tür uygulama Batı dünyasının ailevi yaşantısının, günümüze en belirgin yansımasıdır. Yavaş yavaş da olsa bu tür medenilik(!) ve modernlik(!) bizde de başlamadı değil. Maalesef huzurevleri ve yaşlı bakımevleri evlât ve torun hasretiyle deli divane olan yaşlılarımızla dolu..!
Garip ve fakir Anne Baba 40 metrekarelik evde 4-5 çocuğunu huzur içinde büyütürken, şimdi büyüyüp iş güç sahibi olan evlâtlar, 250 metrekarelik evlerinde Annelerine babalarına yer bulamıyorlarsa ki, bulamıyorlar, Orhan Gencebay; ‘’Batsın bu dünya’’ derken, yerden göğe kadar haklıymış dememek mümkün mü?
Tüm bunlara mukabil; İslâm kültür ve gelenekleriyle şekillenmiş Anadolu insanı, anneden babadan ayrı, ‘’Huzurevi veya yaşlı bakımevi’’ türü bir yaşantıyı kesinlikle tercih etmemekte direniyor. Müslüman Türk insanı Anneleri, Babaları yanı sıra tüm yaşlılarımızı baş tacı ederek el üstünde tutmakta, onların son demlerinde dualarını alabilmenin uğraşını vermektedir.
Elbette hayatta kendinden başka hiç kimsesi olmayan yaşlılarımızın tercihi pek tabii ki, devletimizin şefkat kucağı mesabesindeki huzurevi veya yaşlı bakım evleridir. Onlar Devletimizin korumasında ve güvencesindedirler.
Sadece Müslüman Türk’ün kültür ve geleneklerinin vazgeçilmezi olan büyüklerin ellerini öpme geleneği, Müslüman Türk insanını diğer milletlerden ayıran belki de en önemli haslettir. Koronavirüs dolayısıyla mesafeli durmak tarihten gelen gelenek ve göreneklerimizi unutturmamalıdır. İnsanlık tarihinin tozlu sayfalarını şöyle bir karıştırdığımızda göreceğimiz gerçek; nice güçlü devletlerin anane ve geleneklerinden koptukları ve başka milletlere benzemeye çalıştıkları için, tarih sahnesinden silindiği ve yok olup gittiği gerçeğidir.
Tarih bundan sonra: Koronavirüsten önce, Koronavirüsten sonra diye anılacaksa şimdilik el öpme geleneğimize ara verdik diyebiliriz. Unutulmasın ki, Cennet annelerin ayağının altındadır. Babanın gönlünü ve duasını almak son derece önemlidir. O halde el öpme, yaşlılarımıza hürmet etme geleneğimizi Koronavirüsten sonra da ısrarla sürdürelim. (Koronavirüs dolayısıyla insanlarımızın mesafeli durması elbette elzemdir ve fakat bu elbet geçici bir tedbirdir.
Günümüzde şanlı tarihimizi, gelenek ve göreneklerimizi iptidailik olarak görüp düşmanlık derecesinde karşı çıkanlar da az değildir. İslâmi terbiye ile yetişen Anadolu insanı ise; diğer gelenek, görenek ve ananelerimiz gibi el öpme, yaşlılara hürmet etme, büyüklere ve hanımlara saygı gösterme geleneğini de adeta tarihten gelen güzel bir haslet olarak sürdürmekte kararlıdır.
Müslüman Türk insanının annelerimize, Babalarımıza ve kendinden yaşlı insanlara duyduğu saygı ve hürmet bizi diğer milletlerden ayıran en belirgin özelliklerimizdendir.
O halde Müslüman Türk milleti olarak Dinimize, dilimize, gelenek ve ananelerimize her zamankinden daha bir azimle sahip çıkmalı ve başta Anne Babalarımız olmak üzre, tüm yaşlılarımıza saygıda, hürmette kusur göstermemeliyiz.
Tarihini, gelenek ve göreneklerini unutanlar veya kaybedenler konusuda bakın şeyh-ül muharririn Peyami Safa ne diyor: ‘’Tarihinin sürekliliğini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmeye mahkûmdur. Hafızası parça parça kopmuş bir akıl hastası gibi, geçmişiyle, hatıralarıyla ve benliğini terkip eden bütün varlık unsurlarıyla ilgisi kesilmiştir. Yabancı tesir ve müdahalelere, yabancı korumaya hazır ve muhtaç bir halde, önce bağımsızlığını sonra da bütün milli şahsiyetini ve varlığını kaybeder’’. Üstad Peyami Safa’nın da vurguladığı gibi milletlerin tarihleri kadar, gelenek, görenek ve ananeleri de bu sebeple önemlidir.