İslâm’ın emir ve yasaklarıyla hayatına yön veren Osmanlı ecdadımız asırlar boyu Banyo, helâ ve şimdi lavoba dediğimiz el yıkama yerlerine özellikle itina göstermiştir. Müslüman Türk geleneğinde banyosuz ve helâsız ev düşünmek kesinlikle mümkün değildir. Not: Tuvaleti helâ diye yazıyorum daha iyi anlaşılsın diye.
Şu an dünyamızı kasıp kavuran Koronavirüs’ün üreyip neşv-ü nama bulduğu yerlerin başında banyo, tuvalet ve lâvobaların geldiği unutulmamalıdır. Özellikle medeni oldukları için(!) helâya girdiği ayakkabılarıyla evlerinin içine kadar girip, ayakkabılarıyla divana uzanan ve bilâhare yatağa girenler İslâmi kaidelere ve temizliğe dikkat edenlerden daha dikkatli olmalıdırlar.(!) Çünkü Koronavirüs, bunlar medeni, bunlar da az medeni diye ayırım yapmıyor, tutuğunu tuş ediveriyor..!
Osmanlı ecdadımız yüzyıllar boyu bu banyo ve tuvalet geleneğine özellikle dikkat ettiği için büyük çaplı inşaatlara, cami-mescit, okul, medrese ve kışlaların yapımına başlamadan önce inşaat mahallinin hemen yanı başına hamam, helâ ve çeşme yapımına önem vermiştir. Bu gün hâlâ devasa camilerimizin, mescitlerimizin, kışlalarımızın, Üniversite ve okullarımızın ve tarihi kışlalarımızın hemen yanı başında bulunan Hamamlar, helâlar ve çeşmeler birer temizlik nişanesi olarak tarihimizden gelen güzel hatıralardır.
Osmanlı ecdadımız Müslümanlığın bir şiarı olarak önem verdiği temizliğe özellikle dikkat ederken, ‘’temizlik imandandır’’ ilahi kelâmını hiçbir zaman aklından çıkarmamıştır. Günde beş vakit namaz kılabilmek için abdest almamız bunun en güzel örneğidir.
Asırlar öncesinde dinimiz evvelâ ellerini bileklerine kadar üç defa güzelce yıka demiyor mu? Ardından ağzına ve burnuna üçer defa su ver, yüzünü üç defa yıka, Kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadıktan sonra başına mesh et, kulak içlerini yıka ve enseni elinin tersiyle sıvazla. Bilâhare ayaklarını, ayak bileklerine kadar ve parmak aralarıyla beraber güzelce temizle demiyor mu.?
İslâm’ın dolayısıyla dinimizin 1,5 asır evvelden söylediklerini ve Müslümanların 1,5 asırdan bu yana her gün 5 defa yaptığı bu temizliği şimdi, tüm dünya doktorları ve tüm otoriteler sabah akşam söylemiyorlar mı?
Demek ki, medeni olduğunu iddia eden batı dünyası, Müslümanlardan 1,5 asır geride. Demek ki, ayakkabıyla evlere girmek, divanlara uzanmak ve yataklara yatmak medenilik değil, bilakis hastalık üretmek ve insanlığı ölümle tehdit etmekmiş.(!) Demek ki, asırlar boyu banyo ve tuvaletle arası hiç iyi olmayan Avrupalı Hıristiyan dünyasının, Müslümanlardan öğreneceği daha çok şey varmış.
Avrupalı medeniler(!) daha düne kadar Evlerinde banyo ve tuvalete gerek duymadıklarından dolayı aylarca yıkanamıyorlar ve üzerlerindeki pis kokuları pudra ve çeşitli losyonlarla, parfümlerle gidermeye çalışıyorlardı. Hristiyan Avrupa’nın asırlar boyu büyük küçük abdestlerini ev içlerinde yapıp pencereden attıkları tarih sayfalarında halâ kayıtlıdır. Sokaklarda gezdirilen seyyar helâlar Avrupa’nın ilk icatlarındandır.! Avrupa’da maalesef her şeyin tarihi olmasına rağmen banyo ve tuvaletin tarihinin olmaması da ilginçtir.
Fransa’nın en büyük ve muhteşem sarayı Versailles de 2300 oda bulunmasına rağmen, bir tek helâ olmaması ilginç değil mi? Versailles sarayına ilk helâ Fransız ihtilâlinden sonra (1789) da binbir güçlükle yapılabildi. Fakat kazuratın nereye gideceği tespit edilemediği için sarayın her yanını kazurat kokusu sarmıştı. 2300 odalı ve helâsız Versailles sarayının etrafının kazurat kokusundan geçilemediği de saklanamayan bir gerçek olarak tarih sayfalarındadır. Versailles sarayının taş duvarlarının hâlâ kazurat (bok) koktuğu günümüzde de ifade edilmektedir.
İşte bütün bu kokulardan dolayı Fransa bu gün bin bir çeşit losyon ve parfümün merkezidir. Vücut kokularını yıkanma yerine pudra ve parfümlerle gideriyorlardı. Fazla uzağa gitmeye gerek yok Almanya’ya bakalım, başkent Berlin’den misal vereyim: 1990 yılına kadar ben böyle bir evde ikamet ettim. Yaklaşık 100 yıllık ve 5 katlı apartmanlarda karşılıklı sadece 1 tane helâ olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Adamlar güya kafalarını çalıştırmışlar 5 katlı binanın 2. Veya 3. katının merdiven boşluğuna sonradan, ayıp olmasın diye 1 helâ yapmışlar. Alt kattakiler yukarıya, üst kattakiler aşağıya.! Sabaha kadar helâ kapmaca uğraşı.! Berlin’in Wedding ve Kreuzberg semtleri Türklerin yoğun olduğu yerlerdir. Ben Moabit semtinde oturduğum için biraz daha şanslıydım. 5. Kattaki evimizin 1 kat altında olan helâyı karşılıklı 2 hane ortak kullandığımız için kendimizi şanslı sayıyorduk.!
Banyo işi nasıl oluyordu mu dediniz? Banyo kesinlikle yok. Hemen çarşıya gidip kocaman bir leğen alacaksınız ve mutfağın bir kenarına koyacaksınız. İşte banyo bu.
Peki, banyo ve helâ işi bizde nasıldı? Osmanlı ecdadımızda ve günümüzde evler genellikle 1 veya 2 katlı olduğu için yatak odasının bir kenarında ve dolap görüntüsünde küçük bir hamamlık (gusülhane) bulunurdu. Yaklaşık 100 yıllık evlerimizde ve bazı köylerimizde bu çeşit hamamlık (gusülhane) denilen yerler hâlâ mevcuttur. Müslüman Türk insanının kültür dünyasında Hamam ve Helâ en önemli gereksinim kabul edildiğinden veba, taun, verem ve sıtma gibi sari hastalıklar da pek görülmezdi.
Helâ ve banyoyu bizden asırlar sonra keşfeden(!) Avrupa’nın asırlar boyu Banyo ve helâ ile arası hiç iyi olmadığı için, 14. Asırdan itibaren büyük salgın hastalıklarla boğuşmak zorunda kalmıştır. Kara ölüm, kara veba veya büyük veba salgınları Hıristiyan Avrupa kıtasında 1347-1351 yıllarından 1800 e kadar devam etmiştir.
1629-1631 İtalya salgını, 1665-1666 büyük Londra salgını, 1679 Viyana salgını, 1720-1722 büyük Marsilya salgını ve en son 1771 Moskova salgını hep helâsızlığın, banyosuzluğun ve özellikle temizlenmekten kaçmanın ürünüdür. Bu salgınlar 19 YY. başlarına kadar devam etti. Yani bir başka deyişle Medeni Avrupa Helâyı ve banyoyu keşfedinceye kadar.(!)
19 YY. başlarına kadar salgın hastalıklardan kurtulamayan Medeni (!) Avrupa 19. YY. Başlarında yıkanmayı öğrendiği için Veba’dan, sıtmadan kurtuldu. Şimdi de inşallah tahareti öğrenirse Koronovirüs’den de kurtulur. Bizde ise her şeyin başı temizliktir. Unutulmamalıdır ki, temizlik İslâm’ın şiarı ve İmandandır..