CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan ile ABD başkanı Donald Trump arasındaki görüşme dünya gündeminin bir numarasına otururken Türkiye’de pür dikkat takip edildi.
Sokaktaki simitçiden liderlere kadar herkes uçundan kenarından konuştu bu buluşmayı.
Artısı ve eksisini dillendirdi.
Dikkatimi çeken bir yorumu sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben okuduğumda Hamza Mercanoğlu’nun değerlendirmesini gururlandım.
Bakalım siz nasıl bir duyguya kapılacaksınız.
Buyrun okuyun;
...
Sokaktaki simitçiden liderlere kadar herkes uçundan kenarından konuştu bu buluşmayı.
Artısı ve eksisini dillendirdi.
Dikkatimi çeken bir yorumu sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben okuduğumda Hamza Mercanoğlu’nun değerlendirmesini gururlandım.
Bakalım siz nasıl bir duyguya kapılacaksınız.
Buyrun okuyun;
...
Trump'un vücut dili bu görüşmenin önem derecesini en ba-şından belli etmişti. Trump'un, Türkiye ile geçmişe dayanan dostluktan söze girerek konuyu Türk askerinin Kore savaşındaki kahramanlığına getirmesi elbette sıradan değildi. Peşinden Türkiye’yi terör konusunda desteklediklerini teyid etmesi, PYD hususunda yaptıkları yanlıştan dolayı bir özür mahiyetindeydi.
ABD derin yapısıyla başı dertte olan ve basınla yıldızı bir türlü barışmayan Trump'un, özellikle PYD konusunda aldığı kararın zorlama bir karar olduğunu düşünüyorum. En başından beri, Trump'un başkan olmasını istemeyen mahfillerin hala ABD derin yapısında etkin ve önemli yer tuttuğunu sanıyorum.
Türkiye'nin gücünün farkında Başkan Trump!
Ancak Seçimi kazanıp Başkan olsa da, halen iktidar olamamış, geleneksel bir tarifle "İktidar olmuş ama muktedir olamamış" bir ABD Başkanıyla karşı karşıyayız.
Konuşmasını izlerken bu bağlamda dinledim. Baskı altında olduğunu hissettiren bir muğlaklıkla, buna karşın, hissiyatlı bir konuşma dili kullanarak, hem derin ABD'yi, ve hem de, ABD ile ilişkilerde "Nokta" koyacağını daha gelmeden ilan eden Başkan Erdoğan'ı gönülleyebilmek için özenle seçilmiş cümleler kurdu Trump.
Ne var ki, Türkiye Başkanı Erdoğan, daha öncekilere hiç benzemeyen bir üslup ve tarza sahip bir liderdir. Geçmişte bir çok Başbakan veya Cumhurbaşkanı ABD Başkanlarıyla görüştü. Türkiye'nin ağzına bir parmak bal çalıp göndermeye alışkın olan ABD diplomasisi, Erdoğan gibi karizmatik ve otoriter, en önemlisi güçlü karaktere sahip bir Türk liderinin, öyle kolay, kolay kündeye gelmeyeceğini çok iyi biliyor.
Bölge üzerinde etkin rol sahibi olan Türkiye'nin, vesayet odaklarını tasfiye ederek, ekonomik, askeri ve savunma sanayi alanlarında kendi ayakları üzerinde durabilecek bir seviyeye geldiğini çok iyi tahlil ettiklerini düşünüyorum.
Beyaz Saray’daki buluşmada Trump'tan çok, Erdoğan'ın ne konuşacağı merak ediliyordu.
Geçmişte kendi iç politikasında ABD'ye kükreyen ancak ne zaman ki, ABD tarafından davet edildiğinde "Lem-küm"lerle, ne anlama geldiğini kendisi dahi anlamayan ve hatta eline tutuşturulan kağıtta ne yazıyorsa onu okuyan liderlerden sonra, "One munite" ile İsrail'e kafa tutmuş, BM merkezinde "Dünya beşten büyüktür" deyip küreselleri şaşkına çevirmiş bir liderin Beyaz Sarayda ne söyleyebileceği tahmin edilemiyordu. Erdoğan "Öngörülemez" bir liderdi Batı için.
Aynen öyle de oldu!
Doğrusu Erdoğan'ın konuşmasını dinlerken ben de şaşırdım. Açıkçası benim beklediğimin dahi bir iki tık üstünde bir konuşma yaptı. PYD ve Ortadoğu'nun sömürülmesi hususunda söyledikleri, Çin'de veya Ankara'da, ve yahut Ardahan'da söylediklerinden hiç farklı değildi!
Ortadoğu konusunda verdiği mesaj gayet açık ve netti.
"Kaostan faydalanarak, terörle mücadele adı altında fayda sağlamaya çalışanlar, sonunda kaybedecekler" cümlesinin en büyük muhatabı elbette ABD idi. Bu sözlerin tercümesi şu;
"Ey ABD senin bölgemde ne fırıldaklar çevirdiğini gayet iyi bilmekteyim. Ancak ne yaparsan yap kaybedeceksin, çünkü seni iyi tanıyorum ve bu bölgede artık ben varım!"
Mesaj açık ve adres belli!
Zaten bu toplantıdan PYD ve FETÖ konusunda ani değişiklik olacağını hiç kimse öngörme-di. Böyle bir öngörü Uluslararası siyasetin doğasıyla uyuşmaz. Fetö ile ilgili farklı formüller deneyecektir. Bunlardan bir tanesi de, Fetö elebaşının başka ülkeye nakli olabilir. Bu ülkenin Kanada olabileceğini tahmin ediyorum.
PYD'ye yapılacak olan ağır silah desteği konusu da bir günde çözülecek bir mesele değil elbette. Başkan Erdoğan bunları bilmiyor mu? Elbette biliyor! Bizim bilmediğimiz bir çok şeyi de biliyor. Ve fakat bu ziyareti en önemli kılan şey şu;
Türkiye, Trump yönetimini de baskı altına alarak, Obama döneminden kalan Ortadoğu politikasına karşı tavrını en yüksek tonda ve en yüksek mevkide deklare etti.
Burada verilen mesajlar Trump'tan çok, Obama'cı derin ABD'ye idi. Yeni Türkiye'nin varlığının tesciliydi Erdoğan'ın konuşması! Sırtı sıvazlanarak eli boş gönderilen Türkiye Başbakanları dönemi bitmişti artık.
Bugün itibarıyla Türkiye'de bölgenin en güçlü demokrasisi bulunmaktadır ve o yönetimin başında ise kudretli bir lider var. Gerektiğinde tek başına dünyaya meydan okuyabilecek yürekli, Ortadoğu satrancında Rusya ile stratejik ortaklığa giderek ABD'yi masadan atacak kadar akıllı ve zeki, aynı zamanda Dünyadaki mazlumları düşünecek kadar şefkatli bir Başkan var..
Hülasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslararası konjonktürde bölgesel baş aktör konumundadır. Başkan Erdoğan'ın ABD ziyareti en verimli şekilde sonuçlanmıştır. 20 yıl önce ABD'den aldığı icazetle, bir Türk Generali tarafından Demokrasisine ayar çekilen Türkiye, bugün onu yöneten Başkanı Erdoğan tarafından, ABD'nin mabedinde, ABD derin devletine ayar çekerek gücünü tüm dünyaya gösterdi.
Bizi onurlandırdığın için Teşekkürler Başkan Erdoğan...
...
İster sevin, isterse sevmeyin. Atatürk’ten sonra Türkiye’nin başına gelen en iyi lider Erdoğan. Bunu kabul edin...
18 MAYIS 2017