hocam
bak sana ne diyecem.
bizim semtte arsızın teki var.
aradığın her türlü melaneti bedeninde barındırıyor.
ne yüz var, ne astar.
o yüzden olsa gerek maske falan takmıyor.
sürekli aksırıp/tıksırıp duruyor.
virüs yayıldıkça yayıldı, tüm semti sardı saracak nerdeyse.
içimizde 5-10, bilemedin 20-25 sağlam vardı, bu gidişle onlar da tarihe karışıp gidecek.
muhtar başta, muhitin ak saçlıları inceden inceye uyarsa da bunu, önüne gelene bulaş olmaya devam ediyor.
hadi bizimkilerin dediklerinden birşey anlamıyor diyelim, başına gelen musibetlerden bir çıkarım yapacak imanı da yok sankim.
mahallede bunu gören kaçıyor.
ekabir takımıysa hem uzak duruyor gibi görünüyor, hem de niyeyse domuz etiyle besliyorlar bu arsızı.
bunu görüp duyan diğer amipler de "ulen burada yağlı/ballı çörek çok" düşüncesiyle her yeri sarmaya başladı.
şimdilerde ortalık hem kel, hem foduldan geçilmiyor.
virüs tüm mahalleyi yakıp yok edecek sanki!
sonra olacakları da diyeyim ben sana hocam.
bu amipleri domuz etiyle besleyip doymak bilmeyen canavara dönüştürenler var ya her zamanki pişkinlikle ortaya çıkıp kalan 3-5 iyiye kirlilikten dert yanacak.
biliyorlar kendi eserleri olduklarını bilmelerine de, işlerine gelmiyor yüzlerine söylemek.
bizleri de kendilerinin ne haltlar karıştırdıklarını bilmeyen, görmeyen, duymayan saflardan sanıyorlar!
anlayacan hocam
arsızlar sayıca çok ve güçlü olduğu için haklıları suçlu çıkarıyorlar.
koronadan kurtuluş var, lâkin bu pespayelerden kurtuluş yok.
aslında var da, yok!
var, yok, var da yok!
hocam demem şu;
kimi yaratıkların
YÜZSÜZ olduklarını
"ayıp olur ya,
her vakit yüz yüze bakıyoruz"
düşüncesiyle
yüzlerine vuramadığımızdan
kirleniyor bu toplum!
işte bu yüzden geliyor başımıza ne geliyorsa.
oysa arsızlardan kurtuluşun yol ve yöntemini ismet inönü söylemiş ama o an kulaklarımız tıkalıymış!
diceklerim bu kadar.
benimkileri boşver de hocam
senin diyeceklerin daha önemli.
☆
bak ramo
fazla bir şey demiyecem sana
tek cümle edeceğim.
kulaklarınla beraber, beyninde minik bir yer aç bu diyeceklerime.
hazırsan başlıyorum, tane tane söylemeye:
sen çok duygusal birisin.
ve çok empati kuruyorsun,
ne dünya
bu kadar hassasiyeti kaldırır,
ne insanlar
bu kadar inceliği...
söyleyeceklerim bu kadar...
anlamadıysan basitçe çince söyleyebilirim.
不要过度紧张大脑,您的心脏可能会破碎.
sen bu dilden anlarsın çünķü!
.......
.........
heey ırmızan
kendinde misin, niye bakıyorsun öyle bön bön? öldün mü ulen yoksa, birşey söylesene!
☆
hocam şiir gibi geldi söylediklerin,
daldım gittim ıraklara.
bir an kendimi doktor brownla 1960'lara yolculuğa çıkmış gibi hissettim.
çok iyi geldi bu, eksik olma emi sen hocam. iyi ki varsın, her derde deva ilaç gibisin!
izin ver, elini öpeyim...
☆
biz de karşımızdakini aklı baliğ biri sanarak ciddi ciddi konuşuyoruz. sense film sahnesine dalmışsın. şu koca çınarla konuşsaymışım daha iyi olacakmış!
bu kez tam iyi bir yerden soru sordu, aklı başına devşirmiş bunun, aferim diyecektim ki fırsat tanımadan saçmalamaya başladın anında.
ramo sen bu kafayla daha çok 60'ları, 70'leri sayıklarsın.
hadi şimdi, maskeni tak ve çek git başımdan. doc brown'a da selam söyle benden.
de ki ona, hatları fazla kurcalayıp şalteri iyice attırmasın. yoksa senin gibilerin beyni oksijensiz kalıyor!
☆
dediklerini anlamadım, ama sanki ses tonuna bakarsam azarlıyor gibisin yine beni.
hocam yapma ya
her vakit yüz yüze bakıyoruz beya!
☆
empati diyorum, hassasiyet diyorum,
dünya diyorum, incelik diyorum...
sen hâlâ yapma ya diyosun.
yüz diyorsun.
anladım ben sen astar istiyorsun.
şimdi.......
☆
sakin hocam. kalkayım deme sakın. senin gönlünde olduğu gibi evinde de kapı yok zati, ben usul usul giderim.
pandemi bitsin ellerinden öpecem.
hadi selâmetle.