Yıl 1969. Askerliğim yeni bitmiş ve siyasi hayatıma başlamak için kendime ve inancıma uygun bir parti aramaktayım. Ehveni şer diyerek inananların Süleyman Demirel’in Adalet Partisinde toplanmaya çağrıldığı yıllar. Adeta Demirel’in Adalet Partisi de şer ama diğerleri kadar değil demek istiyorlar.! Bu slogan bir hayli de tuttu. Ardından, ‘’İslam köylü çoban sülü’’ sloganı devreye sokuldu ama Demirel’in Masonluğu bir türlü unutturulamamıştı.
Bu arada Mason locaları hemen faaliyete geçerek ve localarda böyle bir gelenek olmamasına rağmen, ‘’Süleyman Demirel Mason değildir’’ diye bir açıklama yaptılar. Adı Morrison Süleyman’a çıkmış olan Demirel’in masonluktan aklanma gayretleri olarak görülen bu olay halk arasında, ‘’genelevden fahişe değildir diye vesika alan fahişenin durumuna benzetilerek’’ uzun yıllar konuşulmuştu. Bütün bu oyunlara rağmen genellikle hacı hoca takımı ve ülkenin münevver kesimi hep Adalet parti saflarında Demirel’e destek oldular.
Ben de bu hengâmede hangi partiye girsem diye düşünürken yolda çok sevdiğim bir abime rastladım ve durumu ona anlattım. Abim; hiç durma bak Necmettin Erbakan diye birisi siyasete yeni ayakbastı, sana en uygun parti onun partisidir. Partinin il merkezi Umur Bey Camii arkasında, Milli kuvvetler caddesi üzerinde, şehir kütüphanesi karşısında dedi. Koşa koşa tarif edilen yere gittim fakat tarif edilen yerde Parti binası yok, bir eczane vardı. Eczaneye girdim ve heyecanla Odalar Birliği mücadelesinden dolayı basından tanıdığım Erbakan’ın Partisini sordum.
Gayet uzun boylu babacan tavırlı bir arkadaş, Erbakan adını duyunca gülümseyerek, hele sen bi otur bakalım dedi ve önce kendini tanıttı. ‘’Ben Erbakan hocanın talebelerinden Yük. Mühendis Rifat Boynukalın. Erbakan gurubundan bağımsız milletvekili adayıyım. Henüz partimiz falan yok inşallah seçimler sonrasında Türkiye genelinde parti teşkilâtlarımızı kuracağız, Şimdilik çalışmalarımızı bu eczaneden devam ettiriyoruz’’ dedi.
Rifat Boynukalın o yıllarda zannediyorum Balıkesir (TEK) Elektirik kurumu müdürüydü. Eczaneyi de hanımı işletiyordu. Hemen belirtmeliyim ki, Rıfat Boynukalın’ın eşi ve Mehmet Boynukalın’ın annesi 1969 lu yıllarda Türkiye’nin başı kapalı tek eczasıydı.
Ben Rifat Boynukalın’a ne yapmam gerektiğini sorunca, hiçbir şey yapmana gerek yok şimdilik şu propaganda broşürlerini al oy kullanma gününe kadar her gördüğünüze verin ve her kapının altından atın yeter. Ara sıra da eczaneye gelip bana bilgi verirsen sevinirim dedi. İşte benim de siyasetle tanışmam Ayasofya Camii Baş İmamı Prof.Dr. Mehmet Boynukalın’ın babası Yük. Müh. Rıfat Boynukalın vasıtasıyla bu şekilde oldu.
Türk basınının dış destekli sol cenahının ve faizci rant takımının hedefe koyduğu Prof. Dr. Mehmet Boynukalın böyle bir babanın evladıdır. Babası Rifat Boynukalın Erbakan hocayla birlikte siyasete adımını atmış ve bir Ulubatlı Hasan mesabesinde siyaset adamıydı.
Türkiye Müslümanlarının siyasete adım atmalarının öncüsü Necmettin Erbakan’la birlikte, bağımsızlar harekâtında Balıkesir’den aday olan Rifat Boynukalın’ı daha sonraları Milli Nizam Partisi kurucuları arasında görüyoruz. Fatih’in, Fetih sembolü Ayasofya’nın Baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın öyle rast gele seçilmiş bir hedef değildir. Esnaftan birisi imam olabilir ama Profesörden İmama asla tahammül edemeyiz mantığı bu olayda öne çıkmaktadır.
Hele hele Türkiye Müslümanlarının Türk siyasetinde Erbakan hocayla birlikte rol aldığı yıllarda Bağımsızlar harekâtına katılmış ve Milli Nizam Partisinin kuruluşunda görev almış bir Babanın evladı elbette Babası gibi olacağına göre vurun abalıya. Sol kesim kalemşorları hedefi akıllıca seçmişler. İşin en acı tarafı ise, sağ kesim dediğimiz bizim mahallenin kalemşorlarına ve bazı Ak Parti milletvekillerinin serzenişlerine ne demeli? Adamlar hâlâ kompleksten kurtulamadılar. Ayasofya Camii gibi muazzam bir Fetih sembolü şahesere ancak Prof. Dr. Mehmet Boynukalın gibi bir deha yakışırdı. Devlet Başkanımız Tayyip Erdoğan’da bunu yapmıştır.
Gelelim Ayasofya Camii Baş İmamı Prof. Dr.Sn. Mehmet Boynukalın hocamızın söylediklerine; ‘’Faizin azaltılması ve sonuçlarının kaldırılması hem İslâm’ın hem de Kur’an’ın gereğidir. Güçlü ekonomilerde faiz %0-1 arsındadır. O sebeple faizcilerle mücadele etmek de İslâm’ın bir emridir.’’
İşte, Sol cenah kalemşorlarının ve İslâm’la arası doğuştan iyi olmayan kesimin ve bunlara yaranma sevdasında olanların, Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocamıza saldırıları da hep bu sebepledir. Adamlar faizin noktasına virgülüne bile dokunulmasına tahammül edemiyorlar. Namaz kıl, namaz kıldır, her yıl hacca git, oruç tut, zekâtını bol bol ver, bütün bunlara eyvallah. Ve fakat faize dokunma. Çünkü faiz onların sömürü vantuzu, veli’i nimetleri.!
1969 yılında Rifat Boynukalın’ın Balıkesir’den Erbakan’ın bağımsızlık harekâtına katılması nasıl ki, tesadüfî değilse, Pof. Dr. Sn. Mehmet Boynukalın’ın Fethin sembolü Ayasofya Camimize Baş İmam olarak getirilmesi de tesadüfî değildir. Hele hele Devlet Başkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mehmet Boynukalın hocayı tercihi kesinlikle tesadüfî değildir. Cümle sol cenahın ve cümle Tayyip düşmanlarının şaha kalkması da bu sebepledir.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın Fetih sembolü Ayasofya Camii baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın El Ezher mezunu değerli bir din âlimimizdir. Yüksek lisans ve doktorasını 1999 yılında Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde tamamladı. Bilâhare İngiltere de bilimsel araştırmalarda bulundu. Boynukalın hocamız daha sonra Türkiye Diyanet vakfı İslâmi araştırmalar merkezinde İslam hukuku dalında araştırma uzmanı ve İslâm ansiklopedisi üyesi olarak görev yaptı.
2018 yılında Profesör oldu. Arapça dini kitap çevirileri bulunan Prof Dr. Mehmet Boynukalın 2020 yılına kadar kuruluşunda bulunduğu, Üniversite camisinin imamlığını da deruhte etti. İslâm hukuku ana bilim dalında öğretim görevlisi olarak görev yaptı. Muhteşem mabedimiz Ayasofya, kültür dünyamızın emsalsiz bir değeri olan Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’la daha bir değer kazandı.
Hıristiyan dünyası Prof. ünvanlı Papazlarına, Doktor ünvanlı Papazlarına hürmetle saygıyla bakıyor. Türk solunun ise Prof. unvanlı, Doktor ünvanlı İmamlarımıza tahammülsüzlüğü oldukça manidardır. Bunların din olarak Müslüman olup olmadıkları tartışılabilir. Fakat Türk kanı taşıyıp taşımadıkları da bir muammadır. Çünkü Milli mücadele yılları sonrasında yüz binlerce Yahudi’nin Türk isimleri aldığı ve binlerce Selanik dönmesinin önemli mevkilere yerleştirildiği unutulmamalıdır.
Camilerin hayvan ahırına çevrildiği, Kuran’ların kuyulara doldurulduğu, mescit ve camilerin bar- pavyon yapıldığı, çeşmelerden sebillerden Kuran harfleriyle yazılmış kitabelerin kazındığı unutulmamalıdır. Çünkü din olarak İslam’ı seçmiş ve kan olarak Türk kanı taşıyan birinin bu şenaatleri yapması mümkün değildir. Bu sebeple Ayasofya Camii Baş imamı Prof. Dr. Sn. Mehmet Boynukalın hocamıza saldıranlar, din ve kan bağı yönünden de araştırılmalıdır. Sol cenahın kalemşorlarına bu sebeple dikkat.! Ve fakat bizim mahallenin tahammülsüzlerine ne diyelim.! İt ürür kervan yürür.