Yaratıklar merhamet ve mağrifet ayı dinlemedi.
İstanbul Vezneciler'deki terör saldırısında 7 polisimiz şehit oldu, 4 vatandaşımız yaşamını kaybetti.
Yüreğimiz yine yangın yeri gibi.
Ciğerimiz kan ağlıyor.
Allah'a sığınıyor; zalimleri Kanhar ismiyle kahretmesi için yakarıyoruz.
Ülkemizdeki güven ve istikrar ortamını bozmak isteyenlerin yok oluşunu, kahroluşunu bize göstermesini diliyoruz.
Kahraman güvenlik güçlerimize, devletimize yardım etmesini, yaratıkların şerrinden korumasını talep ediyoruz.
Cennet ülkenin sadece vatandaşı olarak yapabileceğimiz başka bir şey yok!
Öfkeleniyoruz, üzülüyoruz.
Elimizden daha fazla birşey gelmemesi üzüntümüzü katlıyor.
****
ASIL HAİNLER DIŞARIDA DEĞİL, İÇİMİZDE!
Millet olarak tarihin zor bir sürecinden geçiyoruz.
Bunu dünkü yazımda da paylaştım, nedenlerini söyledim.
Müttefik görüntüsü veren ülkelerin sergilediği kalleşliklerinden örnekler verdim.
Dışarıda düşmanı bildiğimizi, asıl tehlikenin "İçimizdeki İrlandalılar" olduğunu hatırlattım.
İnanıyorum ki, bunlardan hesabı sorulacak.
İyi niyetle atılan adımlara ihanet edenler
Barış ve kardeşliğimize dinamit koyanlar
Demokrasinin verdiği hakları hainlik için kullananlar
Gün gelecek bize yaşattıkları acının
Yaratmaya çalıştıkları kaos ortamının
Türkiye üzerine hesapları bulunan dış mihraklara taşeronluk etmenin
Bedelini ağır ödeyecek.
Çok uzun değil hesabın görüleceği, sorulacağı süre..
Yakın gelecekte hepsinin burnundan fitil fitil getirilecek, Türkiye Cumhuriyeti devletine, milletine karşı yaptıkları hainlikler.
Ama ondan önce bize düşen görev ve sorumluluklar var.
***
BİR OLACAĞIZ. DİRİ OLACAĞIZ.. DİK DURACAĞIZ..
Bakın şimdi sizinle geçmişten, 96 yıl öncesinden bir anektod paylaşacağım.
Lütfen iyi okuyun.
Milletin yüzde 50'sinin oyunu almış bir iktidarı benimsemekte zorlanan kesimler daha iyi okusun.
Hani o kendilerine "Ulusalcı", "Milliyetçi", "Atatürkçü" diyenler var ya..
Hani seçilmiş iktidarın gitmesi için Amerika'dan, Rusya'dan, Almanya'dan, İngiltere'den medet uman çevreler var ya..
İşte onlar pür dikkat okusun
Mustafa Kemal'in ilk meclisin açılışında, bütün illerden gelen vekillere hitaben yaptığı konuşmayla ilgili paylaşacağım aşağıdaki satırları.
***
TEK KURŞUNUM KALANA KADAR...
23 Nisan 1920... Ankara’da büyük millet meclisi açılmıştır.
Memleketin her tarafından birçok milletvekilleri gelmiştir.
Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara’da hiçbir şeyin olmadığını görünce, ümitsizliğe düşmüşlerdi.
Bahsedilen ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu.
...Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki, memleketlerine dönmeye karar verdiler.
Bunlar geri dönerlerse mecliste huzursuzluk olacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı.
Milletvekillerine hitaben şöyle seslendi:
“İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış.
Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim.
Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler.
Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim.
Hatta, hepiniz gidebilirsiniz.
Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum.
Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm.
Ben buna and içtim!...”
***
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devletine başkaldıran hainlere karşı bir mücadele verildiğine göre,
Başka söze gerek var mı?
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devletine başkaldıran hainlere karşı bir mücadele verildiğine göre,
Başka söze gerek var mı?
Allah(c.c.) rahmetini şehitlerimizden esirgemesin ve vatanı uğruna can veren, cennetiyle müjdeledikleriyle mukabele etsin.
.....