ahan bu alttaki fotoğrafta Gökhan Eren ile ortamızda gördüğünüz takla göz
uzun yıllar beni bildiğiniz aptal yerine koydu!
nasıl mı?
80'li yıllarda bizim şehrin caddelerinde
elindeki minik zinciri sürekli sallayıp dolanan "beş beş Memet" vardı.
her önüne gelenden "beş var mı, beş" diyerek para isterdi,
ama 5 kuruş ile 5 lirayı ayırt edemezdi garibim.
bizim şehrin meşhur mecnunlarından biriydi.
tıpkı trafik mehmet, cevdet, erol, yaşar gibi..
onu anımsattı bana ilk başlarda bu deli divane.
garip gureba zannederdim bunu
her gördüğünde "5 lira var mı, beş" der
kimi vakit 5, kimi zaman 10 liramı alır elinde sallaya sallaya güle oynaya ayrılırdı yanımdan.
komşulardan biri; "sen buna hemen her gün para veriyorsun, lakin paraya pula ihtiyacı yok, senden iyi sayılabilir durumu" diye uyardı.
ertesi günü geldiğinde bu
ağzını açmasına fırsat tanımadan;
"beş lira borç versene" dedim.
o gün bugündür para isteyemiyor benden.
adı, Yüksel..
bizim Basın Müzesinin bulunduğu çevre bundan soruluyor.
tam bir ebleh deli.
geçen gün Basın İlan Kurumu şube müdürü arkadaşımız Gökhan Eren'i takım elbiseli görünce koşa koşa, büyük hevesle geldi bu.
tam 5 lira var mı diyecekti ki;
"Yüksel 5 lira ver de çay içelim" cümlesini işitince benden, işi mecnunluğa vurdurdu hemen.
"ulen oğlum korona var. bizden uzak dur" desem de, öyle yaptı, böyle yaptı kollarımıza girdi bu neşeli pozu verdirdi bize.
ardından bizim müdürü öyle bir markaja aldı ki, düzmediği kelime kalmadı desem yeridir yakışıklılığına dair.
sonra ayrıldım ben. bizim Yüksel ise, paralı biri diye Gökhan'ın peşine takıldı!
kaptı mı, kapamadı mı 5 lirayı bilmiyorum.
diyeceğim şu;
akıllı insan her gördüğünün hal ve hareketlerine bakarak "bu deli" diye hafife almamalı.
çünkü akıllılardan daha iyi işler çıkaran bir çok deli tanıdım ben.
selâmetle..