Literatürde idare etme sanatı olarak yerini alan siyaset, gerçek anlamıyla yapıldığı takdirde, aynı zamanda bir Peygamber mesleği ve idare etme sanatı olarak da karşımıza çıkar. O bakımdan siyasetçinin her şeyden önce ahlaklı, dürüst ve güvenilir olanı muteberdir. Siyaset kazanma odaklı yapılmalıdır ki, millet nezdinde bir itibar kazanabilsin. Fakat ne yazık ki, bugün Türk siyaseti (bizim kazanacak halimiz yok, Tayyip Beye birkaç puan kaybettirelim o bize yeter) merkezli yapılıyor.
Hâlbuki siyasette amaç hizmet olduğuna göre mutlaka milletin karşısına kazanma duygularıyla çıkılmalı ve milletin, partine verdiği değer kadar insanı meclise sokabilmelisin. Yoksa kazanmaktan umudunu kesmiş ve siyasetini başkalarına kaybettirme odaklı, yalana, dolana ve iftiraya dayalı yapanlar eninde sonunda kendileri kaybedecektir.
Vatanımızın ve milletimizin muasır milletler seviyesinin üzerine çıkabilme uğraşı veya savaşı verildiği bu dönem, bu bakımdan çok önemlidir. İdealist siyasetçilere en fazla ihtiyaç duyulduğu ortamda, emperyalist emellere hizmet ettiğinin farkında olamayan ve iyi niyetli olduklarına hâlâ inandığımız ve bizim mahalleden(!) bazı küçük partilerin de iktidar ve Tayyip Erdoğan düşmanlığını anlamak mümkün değil. Bunlar Abdülaziz Han’a, Abdülhamit Han’a, Adnan Menderes’e Turgut Özal’a ve Rahmetli Erbakan’a yapılanları ne çabuk unutmuşlar.!
Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne düşman örgütlerin güdümünde olan ve Parlamentomuza kadar girebilmiş partilerin ve siyasetçilerin emel ve hedefleri bellidir. Böl parçala ve emperyalistlere yutabilecekleri yumuşak lokma haline getir. Adamlar 200 yıldan bu yana maalesef hep içimizdeki bizden gibi görünen ötekileri kullanarak koskoca cihan imparatorluğunu parçaladılar
Emperyal güçlerin parçaladığı Osmanlı mülkü üzerinde şu an 45 suni devlet(!) bulunmaktadır. 27 si Asya’da, 13 ü Avrupa kıtasında 5 tanesi de Afrika’da olan bu devletler Osmanlı Cihan Devletinden koparıldıktan sonra bir daha huzur ve rahat yüzü göremedikleri, gibi bellerini de doğrultamadılar.
Dikkat edilmelidir ki, yıkılış ve çöküş dönemlerimizde her nedense bir kısım Münevverlerimiz ve Paşalarımız hep ön saflarda görülüyorlar. İngilizci, Almancı, Fransızcı ve Amerikancı Paşalar adeta gelin bizi esir alın, bizi boyunduruğunuz altında tutun, Osmanlıyı beraber yıkalım dercesine ihanete varan icraatlara imza atmışlar ve nihayetinde yıkmışlar.
Bu münevverlerin bir kısmı daha sonra pişman olup tövbe ettilerse de Bade harabül Basra.!) 24 Milyon metrekare toprağımızın elimizden çıkmasının ve milyonlarca vatan evladının katledilmesinin vebalinden kurtulabilirler mi?
Düşünün bir defa; 24 Milyon metrekareden, 780 bin metrekareye sıkışıp kalmak.! Koskoca cihan imparatorluğunun yıkılışında Mason localarının birer uşağı olarak rol alan münevverler, maalesef ihanetleri ve alçaklıkları göremediler, Masonların oyuncağı oldular. Dikkat edilmelidir ki; Türkiye’nin Mason Paşalara ve ahmak münevverlere değil, bilakis alnı secdeli Paşalara ve münevverlere ihtiyacı vardır.!
Osmanlı donanmasını dünyanın en güçlü donanması haline getiren Sultan Abdülaziz’in Paşalar marifetiyle katledilişinde, Osmanlı mülkünü binlerce kültür hazinesiyle donatan Sultan Abdülhamit’in Mason Paşalar tarafından tahttan indirilip sürgüne gönderilişinde, Milletimizin ayağını çarıktan kurtaran Başvekil Adnan Menderesin ve arkadaşlarının idam edilişlerinde, baş aktörler hep Paşalar değil miydi?
11 aylık iktidarı döneminde ekonomimizi düze çıkaran, işçinin, emeklinin dul, yetim ve memurun yüzünü güldüren Başbakan Erbakan’ı istifaya zorlayan rakıcı ve şarapçı Paşaları nereye koyacağız?
28 Şubat ihanetinde, 15 Temmuz kalkışmasında, Darbe habercisi Muhtıralarda, emekli 104 Amiralin meşru hükümete karşı, gayri meşru ihtar görünümlü muhtıralarında yine belirleyiciler maalesef hep Paşalardı! Araştırılsın bakalım bu muhtıracı asalakların ne kadarı Mason? ABD boşuna demiyor; bizim çocuklar yine başardı diye.!
Yıllarca ordumuzdan alnı secdeli, imanlı ve vatansever subaylarımızı attılar. Çoluğunu çocuğunu, tüm aile efradını adeta açlığa mahkûm ettiler. Kendileri kapağı bankalara, Holdinglere atarken, imanlı ve vatansever subay ve astsubaylarımızı herhangi bir işe giremesinler diye takip ettiler. Mason Paşa ve subayların ihanetleri ve satılmışlıkları 200 yıldır gün gibi ortadayken bunlara hâlâ dokunulmaması ilginç değil mi?
Darbe heveslerini tatmin etmek için ısmarlama ajanlarına ‘’Ordu göreve’’ diye slogan attırmadılar mı? ‘’Genç subaylar rahatsız’’ diye manşet attırmadılar mı? ‘’Gerekirse silah kullanırız’’ diye yazdırmadılar mı? O halde Masonik teşkilâtlarla ve Masonlarla iltisaklı olduğu tespit edilen ordu mensuplarının silahlı kuvvetlerimizle ilişkileri derhal kesilmeli diye düşünüyorum…(14 Ekim 1935 te Mustafa Kemal bunların melânetlerini gördü ve kendisi de Mason olan içişleri bakanı Şükrü Kaya’ya verdiği bir emirle tüm Mason localarını kapattırdı ve Mason Maşrik-ı azamlarını ‘’defolun Yahudi uşakları’’ diyerek huzurundan kovdu) Çünkü bu teşkilatın kökü dışarıda ve melânetleri ortada.
Emperyalistler şimdi aynı oyunu yeniden sahnelemek için Türk siyasetini yönlendirme uğraşındalar. Terör örgütünün siyasi uzantısı konumundaki Partileri destekliyor ve besliyorlar. Çünkü Parti görünümlü bu çeteler, İttihat ve terakki çeteleri gibi kullanışa müsaitler.
Bunların iktidar olma ve hizmet etme diye bir dertleri de yok. Sadece Vatanı, milleti ve devleti için çalışan Tayyip Erdoğan ve dolayısıyla Ak Parti gitsin bunlar her şeye razı. Çünkü biliyorlar ki; Tayyip Erdoğan ve Ak Parti iktidarda kaldığı süre zarfında Türkiye’nin şahlanışını durduramayacaklar ve emperyalistlerin hiçbir emeli ve rüyası gerçekleşemeyecek. O halde Ak Partiden ve Tayyip Beyden az da olsa birkaç puan tırtıklayabilirlerse emellerine belki ulaşabileceklerinin ve Türkiye’nin şahlanışını durdurabileceklerinin hesabını yapıyorlar. Hani derler ya; Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görürmüş.!
Osmanlının yıkılışında şer odaklarıyla beraber omuz omuza çalışan münevverlerin son pişmanlıkları fayda etmedi, Devlet elden gitti. Tayyip Erdoğan ve Ak Parti düşmanlarına cesaret veren particikler, kimlere destek olduklarını ve ne yaptıklarını tekrar gözden geçirirlerse inanıyorum ki, tarihi bir yanlıştan dönmüş olacaklardır. Çünkü şuursuzca yapacakları hatanın bedelini yedi cetleri ödeyemeyecektir.