Hadi şöyle bir geçmişi hatırlayalım beraber…

Hani şu Doğanların, Şahinlerin, Renoların popüler olduğu zamanları hatırlayalım.

Yollarımızda “farklı” arabaları, sadece yurt ışından gelen gurbetçilerimizde gördüğümüz o zamanları…

Dikkat ettiniz mi hep aynıydı arabalar.

Bir Doğan modeli vardı arabalardan bir de Şahin

Reno’nun bir binek modeli vardı bir de steyşın…

Hepsi bu kadar…

Hiçbir özelliği olmayan tek tip” arabalar…

Alırdınız arabayı, sağını solunu siz değiştirirdiniz.

Kimi tamponunu değiştirirdi, kimi jantlarını, kimi camlarının rengini…

Doğan görünümlü Şahin”ler böyle girmişti hayatımıza…

O arabalar, aslında bize dayatılmaya çalışılan “tek tip” bir hayatı kabullenmemeydi…

Ama bugün öyle değil…

Fabrikalar, her müşterinin özel isteğine göre arabalar üretebiliyor artık.

Siz tercihinizi belirliyorsunuz, fabrika sizin beğeninize göre arabanızı üretiyor.

Sadece “size özel” olan bir arabaya sahip oluyorsunuz…

Tek tip araba üretmek varken, binlerce “farklı” araba üretmek daha zordur herhalde.

Bu sistemde “yöneticilerin” işleri zorlaşmış, rahatları bozulmuştur.

Kolay değil, yıllarca hep aynı biçimde sürüp giden bir hayatın kolaylığını yaşadılar.

Tek tip araba üretmek basitti.

Sorun çıkmıyor, böylece sorun çözmek için de bir beceri gerekmiyordu.

Sorunlarla baş etmek için mücadele etmelerine de gerek kalmıyordu yöneticilerin.

Bugün, “insan” odaklı,

İnsanın” ön plana çıktığı,

İnsanın” değerinin farkına varıldığı değişimler yaşanıyor hayatımızın her alanında…

Bu değişimin farkına varamayan eski tip yöneticiler kaybediyorlar; yerlerine güçlüklere direnen, becerikli, uzlaşmayı bilen, çaba harcayan yöneticiler geliyor.

Aslında bu yazının başlığı; “Farklılıklarımızı kabullenmekten korkuyoruz” da olabilirdi

Solcu-Sağcı, Alevi-Sünni, Laik-Dinci, Türk-Kürt gibi birinin diğerine göre farklı” olduğunu, özel olduğunu kabullenemiyoruz bir türlü.

Her birinin “bütünün parçası” olduğunu anlayamıyoruz.

Başkaları kendi doğrularını söylediğinde hemen karşısına kendi doğrularımızla çıkıyoruz.

Ve ardından gelsin tartışmalar, çatışmalar, birbirinden uzaklaşan toplumlar

Oysa tek doğru yok hayatımızda, “doğruların bütünlüğü” var.

Bunu bir anlayabilsek…

Görmüyor musunuz, tek tip araba yok artık, kişiye özel arabalar var.

Tek tip” isteyen yöneticiler kalmadı, kaybolup gittiler…

Türkiye’nin en işlek yollarından birine sahibiz.

Bir bakın yoldan geçen arabalara, bakalım ne göreceksiniz?

Birinin direksiyonu “Sol”da birinin “Sağ”da, birini “Türk” kullanıyor birini “Kürt”, birinde “Laik” konuşuyor birinde “Dinci...”

Renk renkler, her biri “farklı” ama aynı anayolda bir “bütün” halindeler…

Eğer bu arabalar zincirleme kaza yaparsa, bütün arabadaki insanlar zarar görmez mi?

Yolda kaldığınızda size yardıma gelen arabanın plakasına mı bakıyorsunuz?

Siz yola çıktığınızda karşınızdaki arabayla çarpışmak mı istiyorsunuz yoksa güvenli bir şekilde sevdiklerinize ulaşmak mı?

En nihayetinde…

Zordur “farklılıkları” yönetmek, “beceri” ister.

Farklılıklarımızdan korkmayalım.

Çünkü hepimiz bir bütünün parçasıyız…