HAVVA nine dünyada tek başına kalmıştı.
Geçimini bahçesinde kendi elleriyle yetiştirdiği gülleri satarak sağlıyordu.
Güllerinin hepsinin paha biçilmez olduğunu düşünürdü.
Çünkü onu terk etmeyen tek canlı, gülleriydi!
Gök kuşağını andıran renge bürünen bahçesindeki güllerine konuşur, kokularını yüreğinin derinliklerine çekerdi.
★
Havva nine, yine sabah erkenden kalktı. Güllerinden güzel demetler hazırlayıp, sepetine yerleştirdi. Ardından rızkını kazanmak için şehrin yolunu tuttu..
Ninemiz, acıktığını hissetti ve önüne çıkan bir ağaç gölgesinde dinlenmek için hamle yaptı.
Tam o sırada genç bir delikanlı yoldan geçiyordu.
Selâmlaştılar.
Nine, acıktıysa delikanlıya bir dilim kuru ekmek verebileceğini söyledi.
Delikanlının da karnı çok açtı.
Teklifi işittiğinde gözlerinin içi güldü. Memnuniyetle kabul etti..
Nine, mutluluk içinde çıkınında ne var ne yoksa delikanlı ile paylaşırken bir yandan da çok hoş sohbet etmeye başladı.
Bir süre geçtikten sonra ninemin uykusu geldi, istem dışı ağacın gölgesinde uykuya dalıverdi.
Aradan vakit geçti ve Nine tatlı uykudan uyandı.
Sağına soluna bakındı.
Ne delikanlı vardı, ne suyu, ne kuru ekmeği, ne zeytini ve ne de geçimini sağlamak için satmaya götürdüğü o çok sevdiği gülleri…
Havva nine etrafına gözleri dolu dolu baktı ve şöyle mırıldandı:
- “Ne suyumu, ne ekmeğimi zeytinimi senle paylaştığıma üzüldüm, ne de güllerimi alıp gitmene içim yandı.
Ah evlat ahh..
Sen benim içimdeki, yaşlı yüreğimdeki güveni alıp götürdün ya...”
★
Okurken yüreğin cız etti değil mi?
Ninenin bir dilim ekmeğini paylaştığı delikanlıya ‘bre nankör’ dediğini de işitir gibiyim.
Daha farklı cümleler de dilinin ucuna kadar geldi, ama yutkundun!
Güven dediğimiz şey işte bu kadar çok değerli ve anlamlı.
Kaybedildiginde geri kazanmak mümķün değil.
★
İNSANLIK DEĞİŞMEDİ
TEKNOLOJİYLE BOZULDU!
Çok iyi biliyorum. 70'li yıllarda semtimizdeki bütün evlerin kapıları açıktı.
Hırsızlık yaşandığını görmedim, duymadım.
Yine bizim kuşak iyi hatırlar.
Cuma günleri namaz vakti geldiğinde çarşıdaki işyerlerinin kapısına bir sandalye bırakılırdı.
Kuyumcunun kapısı bile kapanmazdı.
İnsanlar birbirine güveniyordu, inanıyordu.
★
Bugün dört bir yanımız güvenlik kamerasıyla dolu, ama açık tek kapı yok!
İnsanlık güven bunalımı yaşıyor.
‘Hayatta kimseye, babana bile güvenmeyeceksin’ diyen iblisi haklı çıkartırcasına insan insana güvenini yitirdi.
Dost dosta, kardeş kardeşe, komşu komşuya güveni kaybetti.
Etrafımizda "sana güvenim sonsuz" diyenimiz yok değil var, ama onlar da bizler de "mış, miş.." rolüne bürünüyor sadece!
★
O kapılarına bir tabure bırakıp Cuma namazına gidenler de bizdendi.
Allah'ın bir damla su ve çamurdan yarattığı insanın hücreleri değişmedi hiç.
İnsanı, insanın yarattığı teknoloji bozdu.
İnsanlık kaybettiği güven ihtiyacını karşılamayı birbirine güvenmekte değil, teknolojide arıyor!
En sonunda robota dönüşecek insan.
★
GÜVENSİZLİĞİN TEMEL NEDENİ..
Aslında insanlık, güvensizlik girdabına girdiğinin farkında. Lâkin güveni yeniden nasıl inşa edebileceği konusunda tereddüt yaşıyor.
İzlenilecek yol basit.
Öyle teknolojiye saçılan paraya pula da ihtiyaç yok.
Güven dediğimiz paha biçilmez duygu, insanın içinde.
Bunu kalbiyle nefsine tesis etmekte zorlandığı için insan, iman ile eman arasındaki ilişkiyi de kuramıyor.
Hal, vaziyet böyle olunca güveni tesis etmek mümkün gözükmüyor.
★
Peki ne oldu da insanlar birbirine güvenmeyi bıraktı.
İki sebep var;
Biri inançsızlık, diğeri adaletsizlik.
İnanca zulüm karıştırmak güveni ortadan kaldırıyor.
Adalette asıl olan helalleşmektir.
Geride miras gibi sözlerini bırakarak Hakk yolculuğuna bizden önce başlayan Alev Alatlı'nın dediği gibi; "Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstündür. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz.."
Ayrıca insanın içini kemiren korkular,
endişeler, gelecek hesapları,
makam, mevki kaybetme korkusu..
Tüm bunlar insanın güvensizlik girdabına girerek insanlığını kaybetmesine vesile oldu.
Bu korkuları gidermenin, gerçek emanı kalbe yerleştirmenin yolu gerçek bir imandır.
★
"Mümin, insanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir" diyen sevgililer sevgilisinin sözleriyle Havva ninenin güllerinden çıkardığım dersin özeti şu:
İnsanlık, insanlığa emanet!
Selâmetle