Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ülkemizi tarihteki şanlı yerine yeniden oturtmak ve dünyanın emperyalist sömürgen devlerine meydanı boş bırakmamak için, dur durak demeden gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında adeta insanüstü bir performansla çalışıyor. Hem de yaklaşık 100 yıldır partileşemeyen İlkel bir zihniyetin temsilcisi ve onun yamacındaki irili ufaklı minik particiklerin muhalefetine rağmen!
Tayyip Beyin eserlere eserler katmak için, dinlenmeyi ve uykuyu kendine haram edercesine yaptığı atılımlar ve çalışmalar, elbette Milletine ve devletine olan sevdasının yansımasıdır. Tayyip Bey, dünya şaheseri dev şehir hastanelerini birer birer hizmete açarken, bu ilkel zihniyetin uzantıları da, ‘’Adana’daki bir panayır alanını tahta parendelerle bölerek; bakın biz de hastane yaptık’’ diyecek kadar zavallılaştılar ve komik hallere düştüler!
Bu ilkel zihniyete göre Ülkemizi bir heykelistana çevirmek çağdaşlaşmanın en önemli şartlarındandı. Bu sebeple fakir milletimizin vergileriyle oluşan ülke bütçesini, yıllarca Avrupalı heykelcilere peşkeş çektiler. Dağı taşı her meydanı ve hatta cadde ortalarını bile heykelle doldurdular. 28 Şubat Postmodern darbe öncesi İstanbul Sultanbeyli de caddenin tam ortasına, bu malûm ilkel militarist zihniyetin diktiği heykeli unutmak mümkün mü?
Mustafa Kemal’in Partisiyiz dediler ve milleti Mustafa Kemal’le hep tehdit ettiler. Her 10 yılda bir demokrasi adına demokrasimizi katledenlerle işbirliği yaptılar. Gerçek Demokrasi kahramanı üç evlâdımızı yine Demokrasi adına idam sehpasına götürüp, vicdansızca idam edenlere sahip çıktılar. Demokrasi kahramanlarımızı idam ettikleri urganın parasını bile, kederli ailelerinden isteme ahlaksızlığını ve zulmünü yapanlarla beraber oldular.
Mustafa Kemal ismi ne yazık ki, Demokrasimize vurulan her darbede, darbeci zihniyetin hep en önde tutuğu bir kalkandı. Bakalım bu ilkel zihniyetin elinden Mustafa Kemal bilmiyoruz ne zaman kurtarılacak?
Bu ilkel zihniyetin Müslüman Türk milletinin dini değerlerine yaptıkları ihanet ve hainliklerini saymaya kalksak gazete sayfaları değil, kitaplar bile yetmez. Geçtiğimiz günlerde İzmir’in bazı minarelerinden, İtalyan Komünist partisinin marşı olan, Çav Bellanın korsan bir şekilde seslendirilmesini bir kısım idareciler dillerinin ucuyla da olsa tenkit ettilerse de, büyük bir coşkuyla karşılayanlar yine bu zihniyetin son kalıntılarıydı!
Söz konusu korsan videoyu büyük bir coşkuyla sosyal medyada paylaşan bir bayanın, nefret suçu işlediği varsayımıyla tutuklanmasının ardından, tüm CHP teşkilatının ayaklanması ise, ister istemez gözlerin bir daha bu parti üzerine çevrilmesine neden oldu. Bu ayaklanmaları hiç de hayra alâmet değildi.
En son İzmir Çav Bella olayına kadar, ‘’Partilerini bir nevi Devlet millet düşmanlarına teslim ettiler’’ diye düşünüyorduk. Hayır hayır teslim etmemişler, bizzat zihniyet olarak bu düşmanlığı kendileri üstlenmişler. Cumhurbaşkanımız Tayyip Beyin deyimiyle, binlerce yıldır ezan ve salâ seslerinin yankılandığı minarelerimizden İtalyan Komünist parti Marşı Çav Bella ve bir gün sonra da Selda Bağcan’ın yuh yuh yuh şarkısı yankılanınca, CHP nin il ve ilçe teşkilâtları zevkten dört köşe olmuşlar.
Herhalde seçmenimiz yapılacak ilk seçimde, Müslümanlara yapılan bu hakaret karşısında, zevkten dört köşe olan ilkel zihniyeti yeterince değerlendirecektir. 1950 seçimlerinde aziz milletimizin ‘’Yeter söz milletindir’’ diyerek değerlendirdiği gibi!
Hâl böyle olunca insanın aklına ister istemez, Mustafa Kemal’in Partisi böyle mi olmalıydı diyesi geliyor; ‘’ Paşam mezarından kalk da bir bak! Partini emanet ettiğin zihniyetin bağlıları neler yapıyor? 1950 ye kadar tam 18 yıl minarelerden ezanın asli lisanıyla okumasını yasak ettiler. Şimdi de İzmir’de bazı bölgelerde, diyanetin ses tesisatına bazı provokatörlerin(!) sızıp, İtalyan Komünistlerinin marşı Çav Bella ve Selda Bağcan’ın yuh yuh yuh şarkısını çalmalarını coşkuyla paylaşıp, sahip çıkıyorlar. Cumhurbaşkanımızın deyimiyle zevkten dört köşe oluyorlar.’’
Ülkemizde bir tek dikili taşı olmayan bu zihniyet sahipleri şimdi de ülkemizin yüzünü ağartan hamlelerin tamamına düşmanlık ediyorlar. Yavuz Sultan köprüsü göçüverse, İki kıtayı deniz altından birbirine bağlayan Marmaray bir yerinden patlayıverse bayram edecekler.
Avrasya Tüneli yıkılıverse, Çanakkale köprü inşaatında çok ölümlü bir kaza oluverse, Tayyip Beyin yaptığı onlarca Barajla birlikte en son hizmete açtığı Ilısı Barajı patlayıverse adeta dünyalar onların olacak. Yazarlarıyla çizerleriyle birlikte Şehit ölümlerini, şehit cenazelerini, askeri harekâtlarımızdaki can kayıplarını bile istismardan çekinmiyorlar.
PKK nın uzantılarıyla ölümüne işbirliği yapıyorlar ve daha sonra gelen şehit cenazelerine ara sıra da olsa, zoraki bir şekilde katılmaları bile olay oluyor. Şehit yakınları, HDP işbirlikçilerine tahammül edemiyor. Bu ilkel zihniyetin uzantılarını cenazelerde bile görmek istemiyorlar.
Kongrelerinde Mustafa Kemal’in resimlerine Ve Şanlı Türk bayrağımıza tahammül edemeyip salona asmayan, astırmayan, hatta onu parçalayacak kadar düşman olanlarla ölümüne işbirliği yapıyorlar. Millet iradesine rağmen iktidar olabileceklerini zannedip, darbelere ve darbe sevdalılarına göz kırpmaktan ve hatta davetiye çıkarmaktan da utanmıyorlar.
Dünya şaheseri İstanbul hava limanı, tabii bir afet sonucu yerin dibine geçiverse, tüm dünyanın gıpta ile izlediği Şehir hastaneleri yıkılıverse ve binlerce hastamız ABD ve Avrupa’da olduğu gibi yollarda caddelerde ölüverse, Tayyip beye çakmak için fırsat bulduk diye havalara uçacaklar. Hastalarımız İstanbul şehir hastanesine gidemesin diye hastanenin yolunu bile yapmadılar. Yol yapımında kullanılması gereken paraları türkücülere, şarkıcılara peşkeş çektiler.
Yerli Tanklarımız, Atak Helikopterlerimiz, yerli yapım Kruvazörlerimiz, hele hele yerli yapım Uçak gemimiz ve tüm yerli silah sanayimiz bunları rahatsız ediyor. İHA lar SİHA lar PKK lı köpekleri yerin dibine geçirdikçe, işbirliği yaptıkları HDP nin hatırına sesleri çıkmıyor.
Adeta; İHA ve SİHA ların mucidi Selçuk Bayraktar ölsün diye totemlerine dua ediyorlar. Hale hele Tayyip Bey ölüverse kırk gün kırk gece düğün yapacaklar! Mustafa Kemal’in ve Türk bayrağının olmadığı HDP kongrelerinde kasıla kasıla oturmaktan da büyük haz duyuyorlar. HDP kongrelerine kazara bir Türk bayrağı getirildiyse bile, bayrağımızın parçalanmasını sessizce seyrediyorlar.
PKK nın hamisi HDP nin desteği olmasa ayakta duramayacaklarının da farkındalar. Fakat tüm bunlara rağmen yine de ‘’Mustafa Kemal’in Partisiyiz’’ diye slogan atmaktan vazgeçmiyorlar, hatta utanmıyorlar.
Milletimiz bu zihniyeti artık ciddiye almıyor. ‘’Tamam anladık, bu Partiyi Mustafa Kemal kurmasına kurdu. Ve fakat Masum insanları, yardım kuruluşlarını, bebekleri, askerimizi kalleşçe ve hainane katledenlerle beraber olun dedi mi? vatanımıza egemenliğimize ve bayrağımıza düşmanlıkta rakip tanımayan, PKK hamisi siyasi örgütlerle de işbirliği yapabilirsiniz ‘’ dedi mi?
Paşam bir bakarmısınız, bu ilkel zihniyetli parti sizin kurduğunuz Parti mi? Millet olarak biz tanıyamıyoruz da…