Hani bir film izlersiniz.
Gerçek hayatta yaşanmış bir hikâyeden kurgulanmıştır aslında.
Film yine de şu cümlelerle başlar;
“Birazdan izleyeceğiniz bu filmdeki tüm karakterler, yerler ve olaylar kurgusaldır.”
İzlerken yaşadığınız, karşılaştığınız, duyduğunuz olaylar aklınıza gelir, gözünüzde canlanır. Sanki o anı yaşıyor gibi hissedersiniz kendinizi.
Sonuçta izlediğiniz adı üzerinde filmdir!. Senaryosunu yazana göre de “hayal mahsulüdür.” senin beynine nakış gibi işlenen!
Bakınız; Kurtlar Vadisi..
Gerçi ben buna “Tırtlar Vadisi” diyorum ama, adamlar keşfetmiş benim gibi angutu yıllar yıllardır öküzün trene baktığı gibi baktırıyor beyaz cama.
Kurguyla beynimi yıkadıkları, geleceğimi benden çaldıkları yetmedi. Birde gaz verdiler. Kalbimi kıpır kıpır eden, milliyetçilik duygularımı okşayan Irak, Filistin, Kıbrıs filmleriyle...
Bakmayın böyle ciddi ciddi yazdığıma.
Benimkisi de kurgu. Hayal dünyamı yansıtıyorum bana ayrılan bu köşeye.
Benimkisi de kurgu. Hayal dünyamı yansıtıyorum bana ayrılan bu köşeye.
Zaten sizinle paylaşmak istediğim konu vadi meselesi değil.
Ey sevgili okur!
Kamera şakalarını hatırlıyorsun değil mi?
90'lı yıllar ile bize ‘milenyum çağı’ yutturulan 2000'li yılların başlarında çok revaçtaydı.
Öyle şakalar yapılırdı ki, “eşşek şakası” yanında halt yemişti. Şakazede neye uğradığını şaşırır, donup kalırdı.
Filmin sonunda “size kamera şakası yaptık beyefendi/hanımefendi” denilen vatandaşlardan bazıları, kendine mikrofon uzatan şakacıya tekme-tokat az mı dalıp hırpalamadı!
Galiba bizler bazı durumlarda dozu fazla kaçırıyor, kraldan çok kralcı kesiliyoruz. Kendi kafamıza göre kurallar getirebiliyor, karşımızdakine “bu şaka olmalı” dedirtebiliyoruz.
Buraya kadar her şey kurguydu. Şimdi sıra “şaka” da. Sıkı durun...!
***
BİRİ BANA BUNUN ŞAKA OLDUĞUNU SÖYLESİN
Sıkı durun diyorum! Çünkü birazdan okuyacakların karşısında kendine soğuk bir şaka yapıldığı zannına kapıla-bilirsin.
Önce bunun için uyarayım seni ve sonra sözü hukukçu-yazar kardeşimiz Alp Kaan’a bırakalım;
- “Araç ruhsatının sayfaları dolunca yenisini almak için Trafik Tescil'e gittiğimde memur bey doğal olarak kimlik istedi...
Bir süre önce değiştirdiğim ehliyetten dolayı yeni ehliyetimi ibraz ettim.
Memur bey, "Bu, kimlik yerine geçmiyor" deyince içimden "keşke eski ehliyetim olsaydı" dedim ve gözlerim o eski ehliyetimi aradı....
Velhasıl ümitsizliğe kapılmışken avukatlık kimliğini verdim... "Tamam bu olur" deyince kuşkusuz sevindim.
Çünkü Trafik Tescil'in verdiği yeni ehliyeti kimlik olarak bir başka işlemde kabul etmeyen Trafik Tescil ile Avukatlık Yasası'na göre resmi kimlik belgesi sayılması gereken ve fakat yıllardır bankaların bile kabul etmekte direndiği Avukatlık Kimlik Kartı'nın Emniyet'te itibar görmesi arasında bir sevindim, bir üzüldüm...
Netice itibariyle....
Ehliyet veren makam ehliyeti kabul etmiyor.
Resmi kimlik olarak kanunda yer bulan kimlik belgesini ise, pek çok kurum kabul etmediği için Barolarla avukatlar yıllardır mücadele edip duruyor.
"Bir başkadır benim memleketim"e bir çelişkili örnek daha...
Sahi bu arada hatırlatalım ve aklınızda olsun;
Nüfus Cüzdanını büyük diye yanında taşımayanlardansanız ve yeni ehliyetin küçüklüğüne cezbolup ehliyete güvenenlerdenseniz yeni ehliyeti bankalar da kabul etmiyor. Çünkü bu belgelerde ad, soyad ve TC no dışında kimlik olarak ispat edici başkaca bir bilgi yazmıyor.”
Biri bana bunun şaka olduğunu söylesin lütfen..
***
MERAK İYİ DEĞİL AMA..
Gerçek mesleği gazetecilik olanlara verilen Sarı Basın Kartı var konusu birde.
80'li yıllardan bu yana taşıyorum. BYEGM veriyor. Üzerinde TC BAŞBAKANLIK yazmasına rağmen resmi kimlik yerine geçmez!
Ne desen etsen de bankonun arkasındaki arkadaşa kabul ettiremezsin
Defalarca kez genelge yayınlandığını bilirim Başbakanlıkça, “resmi kimlik yerine geçer” diye..
Her defasında umutla veririm bankadaki veya başka kurumdaki görevliye; “Bu resmi kimlik yerine geçmiyor beyefendi” karşılığını duyarım bıkıp usanmadan.. Bakalım bu kurgu ne kadar sürecek!
Neyse kurguyu, şakayı okudunuz.
Şimdi can alıcı asıl soruyu soralım;
Diyelim ki ben bir trafik kazası geçirdim ve öldüm. Üzerimde ise sadece Başbakanlıkça verilen Sarı Basın Kartı vardı. Bu da resmi kimlik yerine geçmediğine göre, acaba tutanağa “üzerinden kimlik çıkmadı” mı yazılır?
Çok merak ettim..
Şaka.. Şaka..!
5 EKİM 2016