Öyleyse bu Antlaşmanın zafer mi, hezimet mi olduğunun tartışılmasının ne kazandırdığının ne kaybettirdiğinin Türkiye'ye hangi faydası var? Asıl tartışılması gereken süresinin dolacağı 7 yıl sonra nasıl bir strateji izleyeceğimiz olması gerekmiyor mu?
Şu unutulmasın. Türkiye Cumhuriyeti o günkü şartlarda var olmak için doğru ya da yanlış bu Antlaşmaları yapmış, tavizleri vermiştir. Verilen tavizleri sıralarsak binlerce kitap yazmış oluruz. Antlaşmaları imzalayan, onaylayanları bugün eleştirmenin veya göklere çıkarmanın millete, devlete katacağı hiçbir artı yok.
Devlet aklı Lozan'ın muhasebesini mutlaka yapmak zorundadır. O gün bu Antlaşmayı dayatıp ülkemiz üzerinde tavizler koparanlar bugün kendi menfaatleri doğrultusunda bu Antlaşmanın 100 yıl daha devam etmesini isteyeceklerdir. Hatta bugün başımızdaki belaların temelinde de bu Antlaşmanın aynı şartlarda devam etmesini sağlamak olduğu unutulmasın.
Aklı başında hangi vatandaş ve devlet 100 yıl önce imzalanan bir Antlaşmanın 100 yıl önceki şartlarda devam etmesini isteyebilir. Şimdi Lozan Antlaşması gereği Ülkemizin orta yerindeki Marmara Denizi kimin? Lozan Antlaşması gereği destan yazdığımız Çanakkale kimin? Kurtuluş Savaşı sonrası askerimiz Çanakkale'ye ne zaman girdi? 1936'da Çanakkaleli kızlar neden Türk Askeri'nin gelişini çiçeklerle karşıladı. Halen Çanakkale'de şehitlik bölgesinde Türkiye'nin hükümranlığı hangi ölçüdedir? Anzakların 24 Nisan'da düzenlediği anma törenlerinin aslı nedir? Çanakkale Zafer Anıtı öncesi Gelibolu yarım adasının en görkemli yerindeki Anıtlar ne zaman niye dikildi. Lozan Antlaşması gereği Çanakkale Şehitlik bölgesinin resmi statüsünü bilen var mı? Bu konuda bilgi edinme üzerinden soru sorun bakalım ne cevabı gelecek?
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi vardı bir dönem. Sahibi Ertuğrul Zekâi ÖKTE idi. Ertuğrul Zekâi ÖKTE gecen yıllarda vefat etti. 95 yaşında. Parlamento Muhabiri olduğum dönemde bir dönemin usta gazetecilerinden benimde üstadım Hüdai Bayık ağabeyimin tavsiyesi ile o dergiyi uzun süre TBMM Kütüphanesi'nde takip ettim. Hüdai beyin verdiği bilgiye göre Ertuğrul Zekâi ÖKTE devlet içinde söz sahibi biri. Hatta Milli Güvenlik Kurulu'nun oluşumunun beyni. Onun bu dergide yazdıkları aynı zamanda devletin konuşan dili mahiyetinde olduğunu ifade ederdi. 2000 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında dergide enteresan bir yazı dizisi çıktı. Bu yazı dizisi ‘150'liliklerden Said Molla'nın Mektubu' idi. Eğer bu yazı dizisi okunursa Türkiye'nin hangi şartlarda kurulduğu daha rahat görülecektir. 29 Ekim'de Cumhuriyet ilan edildi. 28 gün sonra 93. Yılını kutlayacağız. Cumhuriyet ilan edilmeden bir gün önce Anayasa Komisyonu'na enteresan bir önerge geldi. Bu önergenin altında 5 kişinin imzası vardı. Bu imzalardan ikisi Ali Fethi Okyar ve Mahmut Esat Bozkurt'a ait idi. Bu önerge hangi gerekçe ile verildi? Lozan'ın bir hükmü olmasın? Her ne kadar son anda çekilse de bu önerge bazı gerçeklerin belgesidir. Ne var diyeceksiniz? Batının Cumhuriyet'i daha rahat tanıması için ‘resmi dini'nin Hıristiyanlık olması. O gün önerge çekildi ama 1 yıl sonra Lozan gereği Halifelik kaldırılmadı mı?
Şunlarda unutulmasın, Atatürk'ün 1938'de ani ölümü, 1950'de Fevzi Çakmak'ın ani ölümü, 1960 darbesi, 1971 muhtıraları, 1980 darbesi, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz Darbe girişimlerinin gerekçelerinde Lozan Antlaşması'nın içeriğindeki devlet yapısına ülkeyi çekmenin ne kadar etkili olduğuna iyi bakmak lazım. Lozan Antlaşması'na taraf ülkelerin bütün darbelerin perde arkasında bulunmasının tesadüf olduğunu düşünen varsa…
Soruları sıralamaya devam etmekte fayda var. Türkiye'nin Lozan Antlaşması'nın aynı şartlarda 100 yıl daha uzamasını kim istiyor onlara dikkat etmekte yarar vardır.
Kalın sağlıcakla…