Geçtiğimiz günlerde Yunan Parlamentosuna mensup zavallı bir Yunan milletvekili şanlı bayrağımızın bir kâğıt üzerine çıkarılmış fotokopisini Avrupa Parlamentosu kürsüsünde yırtıp parçalamıştı. Bu insan kılığındaki yaratık Yunan palikaryası, zavallılığını Avrupa Parlamentosunda tescil ettirirken, aynı zamanda millet olarak da Esfeli safilin olduklarını tescil ettirdiğinin farkında mıydı acaba.? Çünkü bu rezil ve aşağılık hakaret Yunanistan’da da hoşnutluk uyandırmıştı.(!)
Avrupa Parlamentosu genel kurulunda ve kürsüsünde yapılan bu iğrenç hakaretin anında tepki görmemesi ise, Avrupa Parlamentosunun da karakteristik yapısını gözler önüne sermesi açısından önemliydi. İlk anda tepki göstermeyip sakin sakin izlediler ve memnuniyetlerini lisan-ı hal ile belli ettiler. Daha sonra kısık seslerle ayıpladıklarını söylemeleri ise, Avrupa Devletleri kadar Avrupa Parlamentosunun da ikiyüzlülüğünü ve zavallılığını bir defa daha gözler önüne sermesi açısından önemliydi.
Hâlbuki tüm Balkan Devletleri yanı sıra özellikle Yunan Devletinin, Yunan Parlamentosunun ve Yunan halkının Osmanlının varisi Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk insanına minnet ve şükran borçlu olduklarını unutmamaları gerekirdi.(!) Yunanistan 400 yıl Osmanlı ecdadımızın egemenliğinde ve korumasında kalarak dilini, dinini, kimliğini ve hangi ırktan olduğunu kaybetmediyse bunu Özellikle Osmanlı devletine ve Osmanlı Türküne borçludur.
Osmanlı Türk ecdadımız egemenliği altında tutup himayesine aldığı Yunan ırkını, Haçlı Hıristiyan sürülerinin işgal ve taarruzlarından korumamış olsaydı bu gün yeryüzünde Yunan diye bir millet, Yunanistan diye bir Devlet olmayacaktı. Osmanlı Türk ecdadımız Yunanlının kiliselerini korumasaydı dinleri kalmayacaktı. Okullarını koruyup yenilerini açmasaydı dilleri kaybolacaktı. Yunan çocuklarına Osmanlı mekteplerine gitme zorunluluğuna başvursaydı bugün Yunanca diye bir lisan kalmayacaktı. Hasılı tüm Balkanlar Türkçe konuşmak zorunda kalacaktı. Ama Osmanlı Cihan devleti Avrupa devletleri gibi bu tür insanlık dışı uygulamalara başvurmadı. Çünkü Osmanlı Türk ecdadımız dünyanın sulhundan ve insanlığın inandığı gibi yaşamasından sorumlu olduğunun bilincindeydi.
Osmanlı ecdadımız Balkan devletlerini ve özellikle Yunan milletini korumasına alarak 400 yıl himayesinde tuttu korudu. Bu günlere dini, dili, örfü, ananesiyle birlikte gelmesini sağladı. İşte tarih bilmez aşağılık ve nankör Yunan Milletvekili bundan dolayı, aşağılık kompleksiyle Türk bayrağına sembolik de olsa nefret kustu. Hâlbuki velinimeti olan Türk bayrağını öpüp başının üzerine koyması gerekirdi(!)
Balkanlarda millet olarak dinleriyle, dilleriyle örf ve ananeleriyle bu günlere gelmelerini sağladığımız onlarca devlet vardır. Sırbistan 539 yıl, Karadağ 539 yıl, Bulgaristan 545 yıl, Hırvatistan 539 yıl, Makedonya 490 yıl, Slovanya 250 yıl, Slovakya 20 yıl, Romanya 590 yıl, Ukrayna 308 yıl, Arnavutluk 435 yıl, Kosova 530 yıl, Macaristan 160 yıl, Moldova 490 yıl egemenliğimiz altında kaldıkları halde dinlerini, dillerini ve ırklarını koruyabildilerse bunu Osmanlı Türkünün himayesine, korumasına din ve dillerine saygılı davranmasına borçlu olduklarını unutmamalıdırlar.
Osmanlı ecdadımız bu milletlere asimilasyon uygulasaydı Balkanlarda tek din Müslümanlık, tek dil Türkçe ve tek ırk, Türk ırkı olurdu. Fakat böyle bir uygulama Müslüman Türk milletine ve Müslüman Türk insanının karakter yapısına uymadığı için, himayesi altında tutuğu milletleri sadece korumuş ve kollamıştır. Osmanlı Türkü karakterine uygun olan âlicenaplığı yapmış, himayesi altındaki milletlerin bu günlere ulaşmasına vesile olmuştur. Özellikle Yunan Devleti, Yunan Parlamentosu, Yunan milleti ve tarih bilmez Yunan milletvekili nankör oldularsa Türk Devleti ve Türk insanı ne yapsın(!)
Yunanlı bu kadar nankör olurken, din kardeşimiz diye koruyup kolladığımız ve bu günlere millet olarak gelmelerini sağladığımız Arap devletlerinin nankörlüklerine ne diyelim? ABD ve İsrail’e uşak olduklarından dolayı zil takıp oynuyorlar. Kendilerine ABD ve İsrail tarafından biçilen ’’dünyanın en aptal ve en düşüncesiz ve kendi kardeşlerine karşı en hainane davranan devlet rolünü başarıyla oynuyorlar.’’(!) Şeref ve izzet diye bir mefhumu tanıyıp tanımadıklarından da emin değilim(!)
Söz konusu kukla Arap devletleri; 900 yıl ispanyada hüküm sürmüş olan Endülüs devletinin, tarih sayfalarına ihanet ve hainliklerle gömülmesine nazire yaparcasına, emperyalistlere yaltaklanıyorlar. Haydut ve eşkıya ABD nin yanı sıra Siyonist İsrail ve diğer haçlı sürüleriyle işbirliği yaparak milletlerine ihanet ediyorlar, dindaşlarını ve soydaşlarını zalim ve aşağılık emperyalistlere ezdiriyor ve sofralarına meze ediyorlar. ‘’Tıpkı Şerif Hüseyin budalasının Osmanlı ecdadımıza ihanet ederek ve İngilizlerle birlik olup, Osmanlı Türk ecdadımızı sırtından hançerlediği gibi.’’
İspanyol prensleriyle işbirliği yaparak kardeşleri Arap kabileleri yok eden, ve sonunda tüm aile efradıyla beraber kaçmak zorunda kalan Sultan Adurrahman’ın sonu ibretliktir. Endülüs İslâm devletinin son sultanı Abdurrahman bir tepe üzerinden yanmakta Endülüs’ü gözyaşlarıyla izlerken annesinin söylediği söz çok ibretamizdir.: ‘’Ağla oğlum ağla, düşmanlarımızla yıllardır işbirliği yaptın ve kardeş Arap kabilelerimizi yok ettin. Sonunda sıra bize geldi. Erkekler gibi dövüşüp vatanını müdafaa edemeyenlere işte böyle karılar gibi ağlamak yakışır.’’
Suud devleti ve güdümündekiler İslam düşmanlarıyla işbirliği yaparak ilk kıblemiz Mescidi-i Aksayı, tüm Filistin’i, Libya’yı, Mısırı, Irak’ı, Suriye’yi ve diğer Arap devletçiklerini Haçlı sürülerine ve Siyonist köpeklere yem yapmak uğraşındalar. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Kuveyt, Umman, Bahreyn ve Abu Dabi gibi kabile devletleri İslâm’a ve Müslümanlara ihanette başı çekiyorlar. Kendileri zenginlik içersinde debelenirken, yokluk içersinde kıvranan Muhammed ümmetini göremiyorlar. Çünkü vicdanlarını ABD ve Siyonistlere ücretsiz olarak kiralamışlar.
Tüm zenginliklerini ABD ve Siyonistlere ipotek ettikleri için, yakın bir zamanda şeref ve namusları başta olmak üzre her şeylerini kaybedecekler. Tabii bu mefhumlardan halâ birkaç kırıntı kaldıysa(!) Ayrıca Arabistan çöllerinde Endülüs Sultanı Abdurrahman gibi ağlayacaklarının da maalesef halâ farkında değiller. Kendilerini uyaran Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘’ Arap liderlerinin haline acıyorum. İlk kıblemiz Kudüs’ün işgaline sessiz kalanlara yazıklar olsun. ABD ve Siyonistlere uşak olmayın adam olun’’ uyarılarına da bu sebeple kulak tıkıyorlar. Çünkü ABD ve Siyonistlerin önünde diz çökmüşler ve yuları bu katiller sürüsüne kaptırmışlar.