Balık hafızalıyız biz.
Unutuyoruz çok çabuk.
Yaşadığımız olaylardan hiç ders almıyoruz.
Alsak da ciddi olmuyor bu ders.
Çok değil, 20 yıl önce oldu Marmara Depremi.
Yüreklerimiz yanmakla kalmadı, binlerce ocağımız söndü.
Gölcük, Yalova, Adapazarı, Kocaeli..
Ovaların üzerinde ne var, ne yoksa yerle yeksan oldu.
Oysa bu yerlerin eski yıllarına baktığınızda, yerleşim alanlarının dağ, taş eteklerine kurulduğunu görüyorsunuz.
Tıpkı bizim şehrin 1925 manzarası gibi.
★★★
Nüfus arttıkça, kapitalizmin iştahı öyle bir açılmış ki, doymak bilmemiş.
Domatesin biberin yetiştiği, kavun karpuzun olgunlaştığı bahçelere.. Artan talebin karşılanması için yeni sebze meyve fideleri yerine apartmanlar dikilmiş!
Tarımda kendi kendine yeten dünyanın yedi ülkesinden biriyken geldiğimiz durum hepimizin malumu.
Birde can korkusu var.
Lâkin bunu depremden depreme hatırlıyoruz.
Allah rahmet eylesin Ahmet Mete Işıkara diye bir ‘deprem dede’miz vardı.
O 45 saniyelik büyük Marmara Depremi ardından 7'den 77'ye hepimizi bilinçlendirmesi sayesinde bazı açıklar kapatılsa da..
Aklımızın başımıza geldiği söylenemez henüz.
★★★
Yapılar şimdilerde depreme dayanıklı şekilde dikiliyor!
Bu yönde yasa ve yönetmelikler var.
En azından dökülen betonlar deniz kumu, demiri teneke değil..
Büyük gelişmedir bunlar elbet 1. derece deprem kuşağındaki bir ülke, bir şehir için..
Yeter mi?
Yetmez!
Birde şu birinci sınıf tarım alanlarını beton yığınına dönüştürmekten vazgeçsek.
Bir zeytini, bir villaya değişmesek.
Bir fidanı, bir ton maden için kesmesek!
★★★
Bakın birde yıllardır cevabını bulamadığım bir soru kafamda.
Halen bulmuş değilim karşılığını.
Size de sorayım;
Kimler yutturdu bize
Yüksek katlı apartmanlarda yaşamayı medeniyet diye?
Çağımızda yüksek binaları dikmek çok kolay,
Yaşanabilecek alanları çoğaltmak, yapmak zor!
★★★
Demem şu ki;
Kavunu, karpuzu..
Domatesi, biberi apartmanda yetiştiremeyiz ama dağı dümdüz ederek rezidans dikebiliriz.
Ticaret ve konut alanlarını da bir mevzuata bağlasak var ya...
Zelzele dediğin şey Japonlardan sonra Türklere de vız gelir tırıs gider!
...