ASİYE nine dünyada tek başına kalmıştı.

Geçimini bahçesinde kendi elleriyle yetiştirdiği gülleri satarak sağlıyordu.

Güllerinin hepsinin paha biçilmez olduğunu düşünürdü.

Çünkü onu terk etmeyen tek canlı, gülleriydi!

Gök kuşağını andıran renge bürünen bahçesindeki güllerine konuşur, kokularını yüreğinin derinliklerine çekerdi.

Asiye nine, yine sabah erkenden kalktı. Güllerinden güzel demetler hazırlayıp, sepetine yerleştirdi. Ardından rızkını kazanmak için şehrin yolunu tuttu..

Ninemiz, acıktığını hissetti ve önüne çıkan bir ağaç gölgesinde dinlenmek için hamle yaptı.

Tam o sırada bir genç yoldan geçiyordu.

Selamlaştılar.

Asiye nine, acıktıysa delikanlıya bir dilim ekmek verebileceğini söyledi.

Delikanlının da karnı çok açtı.

Teklifi işittiğinde gözlerinin içi güldü. Memnuniyetle kabul etti..

Nine, mutluluk içinde çıkınında ne var ne yoksa delikanlı ile paylaşırken bir yandan da çok hoş sohbet etmeye başladı.

Bir süre geçtikten sonra ninenin uykusu geldi, istem dışı ağacın gölgesinde uykuya dalıverdi.

Aradan vakit geçti ve Asiye ninem uykudan uyandı.

Sağına soluna bakındı.

Ne delikanlı vardı, ne suyu, ne kuru ekmeği, ne zeytini ve ne de geçimini sağlamak için satmaya götürdüğü o çok sevdiği gülleri…

Asiye nine etrafına gözleri dolu dolu baktı ve şöyle mırıldandı:

“Ne suyumu, ne ekmeğimi zeytinimi senle paylaştığıma üzüldüm, ne de güllerimi alıp gitmene içim yandı. Ah evlat ahh... Sen benim içimdeki, yaşlı yüreğimdeki güveni alıp götürdün ya...

Okurken yüreğin cız etti değil mi?

Ninemin bir dilim ekmeğini paylaştığı delikanlıya "bre nankör" dediğini işitir gibiyim.

Daha farklı cümleler de dilinin ucuna kadar geldi, ama yutkundun!

Kardeşlerim

Güven dediğimiz şey işte bu kadar çok değerli ve anlamlı.

Kaybedildiğinde geri kazanmak mümķün değil.

İNSANLIK DEĞİŞMEDİ

TEKNOLOJİYLE BOZULDU!

Yetmişli yıllarda semtimizdeki bütün evlerin kapıları açıktı.

Hırsızlık yaşandığını görmedim, duymadım.

Yine bizim kuşak iyi hatırlar.

Cuma günleri namaz vakti geldiğinde çarşıdaki işyerlerinin kapısına sadece tek bir tabure bırakılırdı.

İçerisi altın dolu kuyumcu dükkanının bile kapısı kapanmazdı.

İnsanlar birbirine güveniyordu, inanıyordu.

Bugün dört bir yanımız, tepemiz güvenlik kamerasıyla dolu, ama açık tek kapı yok!

İnsanlık güven bunalımı yaşıyor.

"Hayatta kimseye, babana bile güvenmeyeceksin" diyen iblisi haklı çıkartırcasına insan insana güvenini yitirdi.

Dost dosta, kardeş kardeşe, komşu komşuya güveni kaybetti.

Etrafımizda "sana güvenim sonsuz" diyenimiz yok değil var, ama onlar da bizler de "mış, miş.." rolüne bürünüyor sadece!

O kapılarına bir tabure bırakıp Cuma namazına gidenler de bizdendi.

Çünkü

Allah'ın bir damla su ve çamurdan yarattığı insanın hücreleri değişmedi hiç.

Kardeşlerim

İnsanımızı, insanın yarattığı teknoloji bozdu.

İnsanlık bu güven ihtiyacını karşılamayı birbirine güvenmekte değil, teknolojide arıyor!

En sonunda robota dönüşecek insan.

GÜVENSİZLİĞİN TEMEL NEDENİ

Aslında insanlık, güvensizlik girdabına girdiğinin farkında.

Lâkin güveni yeniden nasıl inşa edebileceği konusunda tereddütler yaşıyor.

İzlenilecek yol aslında çok basit.

Öyle teknolojiye saçılan paraya pula da ihtiyaç yok.

Güven dediğimiz paha biçilmez duygu, insanın içinden başlar.

Bunu kalbiyle nefsine tesis etmekte zorlandığı için insan, iman ile eman arasındaki ilişkiyi de kuramıyor.

Hal, vaziyet böyle olunca güveni tesis etmek mümkün gözükmüyor.

Peki ne oldu da insanlar birbirine güvenmeyi bıraktı.

Bence iki sebep var;

Biri inançsızlık, diğeri adaletsizlik.

İnanca zulüm karıştırmak güveni ortadan kaldırıyor.

Adalet sıkıntılı.

Adalette geçerli olan hakimin, savcının verdiği/kurduğu hüküm değil, asıl olan helalleşmektir.

Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstündür. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz!

Ayrıca insanın içini kemiren korkular, endişeler, gelecek hesapları, makam, mevki kaybetme korkusu.... tüm bunlar insanın güvensizlik girdabına girmesine vesile oldu.

Korkuları gidermenin ve gerçek emanı kalbe yerleştirmenin yolu gerçek bir imandır.

Hem

"Mümin, insanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir" demiyor mu sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimiz..

....

İşin özeti şu:

İnsanlık, insanlığa emanet!

Ramazan-ı Şerifiniz içinizdeki korkular kurtuluşa, hayırlara, adalete, güvene vesile olur inşallah.

Rabbim bizleri Asiye nimem gibi insanlarla karşılaştırsın.

Selametle