Birkaç gündür hastanede yatıyorum.
Meraklanmayın, ciddi bir şey yok!
Neleri atlattık hem biz, bu ne ola ki.
Kiminin hemen pes ettiği hastalıklar, bize aspirin, gripin tedavisi gelmiştir hep.

Kalabalık ortamdan biraz kaçıp, beyni resetlemenin, anatomiyi bakıma almanın en kolay yolu geliyor bana bu ortam..

Başkaları tedirgin olurken, gözlerimin içi parıldıyor benim.

En rahat ettiğim ve huzur bulduğum mekanlardır hastane odalarıyla mezarlıklar diyorum; "kafayı sıyırdın mı?" sorusunu soracak olan sana.

Bi dur, dinle.
Bak buralarda
Gereksiz sorular soran,
İpe sapa gelmez düşüncesini bir başkasına zorla kabul ettirmeye çalışan,
kendi hoşuna gitmiyor diye hakikata sırtını dönen,
sırf başka fikri savunuyor diye mahalle komşusuna "seni hain...seni.."diyen,
aklının ermediği işlerin muhabbetini yaparak senin aklını alan,
en önemlisi
her erişemediğine murdar diyen,
fitne fesat tohumu ekmeye çalışıp tırnak sürten
ve tedavi dakikaları harici kapıyı çalan yok.
Televizyonu açmıyorum hiç, kendileriyle kavga edercesine konuşanlar kafa ütülemesin diye.
Telefonu da uçak moduna alınca, bulutların üzerinde boylu boyunca uzanmış yatıyor gibiyim.

Vakit çok.
Günümün büyük bölümü okumakla geçiyor.
Bu yazıma nokta koyduktan sonra, meslektaşım Mustafa Yılmaz'ın hediye ettiği "Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım" diyen nur yüzlü insanın hayat hikayesini anlattığı "Davam" var sırada.

Bitirdiğim "Deliliğe Övgü" ile "İyinin ve Kötünün Ötesi" tarif edemeyeceğim ortamlara götürüp getirdi beni.

Aklımda kalanları paylaşayım.

Bak baştan hatırlatayım; "Ramazan kafayı sıyırmış" demek yok!

Anlaştıysak, devam edin okumaya..

Övgüde, suçlamada olduğundan daha fazla sıkıntı vardır..

Bir de bugün övdüklerinizi
yarın yeriyorsanız
içinizde kötülük görüntüsü olan bir nezaket kibirliliği vardır.

İçindekini paylaşmanın yanlış olacağını düşünmek gerçek olanı saklamaktır.

Gerçeklik konusunda belki hiç kimse hiçbir zaman yeterince gerçekçi olmamıştır.

Örneğin
"Onu sevmiyorum. Çünkü ben ona uygun değilim" Hiç böyle cevap veren biri oldu mu çevrenizde?

Üstünleri iyice tanımak insanda acı hisler uyandırır, çünkü bu geriye dönmeyebilir.

Anlamayabilecek gençliği bağlamak!
Ben onları özledim.

Bana benzerler, benimle beraber değişirler sandım.

Ama onlar büyüyüp yaşlandılar ve böylece lanetlendiler.

Benim ülkeme sadece kedi yavruları girer!

Şarkı bitti, sokağın tatlı, keseli haykırışı
Onun sonunu söyle;
Bir büyücü yapmış onu, o zamanlı dost,
Gün-ortası dostu, hayır, bana kim olduğunu sorma;
Bir kişi iki olunca, gün ortasındaydı o.

Dostlar, buradasınız! Vah bana, ama henüz değilim. Aradığın o kişi?
Bakar durursun, öfken konuşsun daha iyi!

Ben ben değil miyim? El, yürüyüş, yüz değişmiş mi?

Ve ben
Sizler için neyim dostlarım, şimdi ben değil miyim?

Ben bir başkası mıyım?
Kendime yabancı mıyım?

...
Selâmetle.