Seçimler;

"tansiyonu" düşürür, "gazları alır" dedik,

Lâkin yanıldık.

Toplumdaki “karpuz gibi” yarı yarıya bölünme devam ediyor.

Ellerde bıçak ve kılıç bekleyenleri her noktada görebiliyoruz.

Tansiyon çok yüksek!

Toplum olarak yaşadığımız ruh halınin adı tam nedir bilemiyorum,

ama yanlışın yanlış olduğunu söylemeyi yanlış görüyoruz!

Şehirle ilgili bir sorunu, bir uygulamayı, bir yanlışı dillendiriyorsun,

koro halinde;

"Öncekiler yaptığında..."

vb. cümleler ile başlayıp.

bugün devam edegelen hataları.

sırf kendi mahallesindeki yapıyor diye canhıraş savunmaya geçiliyor.

Hakaretin bini bir para!

Yorumları okurken kendimden utanıyorum!

La havle ve la kuvvete…

Az akıl, az izan yahu.

Birinin yanlışı, diğerinin doğrusu değildir, olmamalıdır.

"Yanlışta, hatada, hırsızlıkta bile” bölünmüşlük yaşıyorsak vay halimize!

Arkadaşlar;

hırsızlığın, yolsuzluğun, yanlışın mahallesi olur mu?

"Benim hırsızım iyi, senin hırsızın kötü.." diye birşey yoktur,

Hrsız hırsızdır.

Hırsızlığın partisi olmaz..

Nerede, nasıl,

hangi gerekçeyle,

kim tarafından yapılıyorsa;

alçaklıktır, şerefsizliktir..”

Nokta!

Bakın "benim hırsızım, senin hırsızından iyidir" yaklaşımına örnek bir gelişme de CHP'ye yakınlığıyla bilinen Balıkesir24Saat gazetesinde yer alan bir haber sonrası yaşandı. 

Kıymetli arkadaşım Coşkun Yaman yönetimindeki internet gazetesi Balıkesir24Saat, Çamlık Rekreasyon Alanından görüntüleri "Çamlık içler acısı halde... Bakım sıfır, her taraf kurumuş.. Var olanlar da kurumak üzere..." notuyla paylaştı. 

Sen misin bu sorunu gündeme getiren. 

CHP'li belediyeyi savunacağım diye, objektif habercilik yapan meslektaşlarımıza yakıştırmadıkları laf bırakmadılar!

Bunun üzerine arkadaşlarımız, altına gözü kapayı imzamı atabileceğim şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı.

Haydi birlikte okuyalım;

Toplumsal bölünme öylesine keskin ve elmayı ortadan ikiye bölercesine garip ve siyah-beyaz bir hal aldı ki ne empati yapılabiliyor ne sağduyulu düşünülebiliyor. İlla ki senden benden.

#Balıkesir'de #Çamlık kurumuş diyorsunuz, bakma yükümlülüğünü unutup mazeret bulma gayesiyle "öncekiler çok mu baktılar" diyorlar.

"Vekiller toplum önünde mangal partisi ile paylaşım yapmasın, aç vatandaşa ayıp" diyorsun; "milletvekilleri yemek yemesin mi" diyorlar.

"Kent aydınlatması çok kötü, şehir karanlık, yakışmıyor, başka kentler ışıl ışıl" diyorsun, bu konuyu sayısız dile getiriyorsun, "yeni mi gördün, hep böyleydi zaten, hem de tasarruf işte" diyorlar.

Haliyle.

Basının asli görevinin eleştiri ve sorgulama, aksaklıkları dile getirme, kamuoyu adına denetleme görevi olduğunun bile farkında olmayanlara ne diyebiliriz ki, "aksi hal pr çalışması olur" desek..

Anlatmış olabilir miyiz bir nebze tabloyu?

Benzer kafaların saldırısıyla karşı karşıyayız yıllardır.

İşte bu nedenledir dokuz köyden kavulmamız, 10. köye demirlememiz!

Ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamadığımız için hiç hüzünlü değiliz. 

Çünkü, yastığa başımızı koyduğumuzda rahatça uyuyabiliyoruz!

Hırsızlar ile şarlatanların aynı rahatlığa hasret olduğunu biliyor, trol kafaların ise derdinin memleket olmadığına inanıyoruz.

Ezcümle;

Şehrin, ülkenin yarınlarına umutla bakacaksak,

O mahalle, şu mahalle demeden,

Birbirimizi dışlamadan

Eğriye eğri,

Dogruya dogru diyerek yol almalıyız.

Aksi halde;

Yarınlar dünden iyi olmayacaktır.

Ne diyordu hem Hz. Ömer;

"Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde,

uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur..."

Selâmetle.