"İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."


Alın elinize makası, kesin ve her an görebileceğiniz bir yere asın Shakespeare imzası taşıyan bu anlamlı olduğu kadar yaşamın, yaşamanın, insan olmanın değerini anlatan yukarıdaki bu sözlerini..

Geçirdiğim operasyon öncesi ve sonrası, evdeki nekahet dönemimde geçmişten bugüne yaşamımı adeta zihnimden çıkarıp masanın üzerine koyarak yüzleştim.

Siz bunun adına kendi kendine muhasebe yapmakta diyebilirsiniz.

Aslında ben bunu 17 yıl önce 13 Ocak 1995'te canım annemin bizleri bırakıp hakkın rahmetine kavuşmasının ardından da yapmıştım.

Yaşamım adına, dünyaya bakışım adına, insanlara yaklaşımım adına, görüşlerim adına değişimin yaşandığı, hayat tarzımın değiştiği an annemi kaybettiğim andır.

Dünyaya yeniden gelmiştim sanki.

Sonrasında ağabeyimin ve ardından babamın vefatları, Uğur'umun yaşadığı uğursuzluk kelimelere dökmekle anlatamayacağım kadar çok şeyler öğretti bana.
Kısa şunu söyleyebilirim.

İnancı öğrendim, hayatı öğrendim, yaşamın değerini öğrendim, sevgiyi öğrendim, acıyı öğrendim, sabrın ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini öğrendim..

İnsanları kırarak, üzerek, bağırarak, çağırarak... Kısacası kalplerini kıracak davranışlar içerisine girerek insanoğlunun hiçbir şekilde kazançlı çıkmayacağını öğrendim.

Yaratılanı sevmeyi öğrendim Yaradan'dan ötürü..

Kin, nefret kusup nifak tohumları ekmeye çalışanları, insanları mezheplerine göre ayrıştıranları, dedikodular üretip en büyük günahları işleyenleri görmeme rağmen, yine de insanlar hakkında kötü düşünmemeyi öğrendim.

İnsanları öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, zarif incelikli düşünüyorum ki, onları su kadar temiz, güneş gibi sıcak, toprak kadar vefalı, ceylanlar kadar güzel, kuşlar gibi özgür ve verimli bir toprak kadar ağır ve olgun düşlemeyi öğrendim.

Dünyadaki savaşlar, ölümler, iftiralar, açlık, sefalet, kan, kin, nefret, bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratsa da; insanları yeryüzünün en değerli varlığı olarak görmeyi öğrendim.

Sevgiyle merhametin, vicdan ile adaletin, insanı insan yapan  unsurların en başında geldiğini unutmayarak yaşamayı öğrendim.

Her şeyden daha da önemlisi yaşadığımız dünyanın imtihan sahnesi olduğunu öğrendim.

Biliyorum ki,

Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, görüşünden, renginden, dilinden, tipinden dolayı, hor görmek, küçük düşürmek, aşağılamak, iftira atmak da belki o kadar kolay.

Yaşamda insanoğlu için önemli olan ise,  yaşamayı bilmek ve yaşarken de paylaşmayı, her insanın yaşam hakkına saygı duymayı, insanlara hoşgörüyle bakmayı ve sevmesini bilmek.
Her şey son derece hassas ve basit.

Zor görünse de, insanları diğer canlılardan ayıran özellikler de bunlar olsa gerek…

Dünyadaki güzellikler ve değerler kimileri için önemli olmayabilir. 

Nefret, kin, dedikodu üreterek nifak tohumları ekmekten, düşmanlar yaratmaktan beslenebilirler.

Zaten onların, sana, bana, insana karşı merhameti sevgisi saygısı olmaz, hatta kendilerine bile. Çünkü, kalpleri, beyinleri,  kin nefretle doludur.

Onun için diyorum ki ve iyi öğrendim ki;
Bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüden başka bir şey değildir.

Küçücük bir tebessüm ve tatlı dil, karşımızdakine verebileceğimiz en güzel hediyedir.

İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun insanlar birbirini sevmesini bilmeli, öğrenmeli, başarmak adına yüreğini dinlemeli, beynini azda olsa yormalı.

Hoşgörü ile bakıldığında olaylara pek çok şey yumuşadığını göreceksiniz.

Bunu hepimiz biliyoruz ama yine de söylemeliyiz birbirimize, hatırlatmalıyız.

Çünkü yaşamın tadı ayrıntılarda gizlidir, yaşamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktır.

Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan.

Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz.

Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini fark edenler de güzeldir…

Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında;
İnsan olabilmek.

İnsan olabilmenin koşulu ise tek;
Yüreğinde sevgi taşıyabilmek.

Yoksa kim olduğumuzun, nereden geldiğimizin ne önemi var.

Bu dünyada sadece insan değil miyiz?

Havasını soluyup nefes alıp verebildiğimiz bu yeryüzü de bizim için bir imtihan sahnesi değil mi?

Bugün haftasonu. Bol bol vaktiniz olacaktır.

Zamanınızın az bir bölümünü yüreğinizle başbaşa kalmak için ayırın.

Gelin bugün sizde bir muhasebe yapın yaşamınızla ilgili..

Sizden başkalarının kötü yanlarını değil, ortak yanlarınızı bulmaya çalışın.

Bunun için size gerekli olanın sadece yüreğiniz olduğunu unutmayın.

Sevgi üzerine kurmaya çalıştığım ve sizlerle paylaştım bu yazı için teşekkür etmenizi asla istemiyorum,
Yaradan'a şükretmeniz yeterli.

Yaşamımızda zaman zaman karşılaştığımız olaylarda da sınandığımız bu dünyadaki imtihandan herkesin alnının akıyla çıkabilmesi dileğiyle yaşamın gülen yüzü her daim yüzünüzde, yüreğinizde olsun...