Dr. Ali İhsan Güler’le karşılaştım dün öğle saatleri. 
Bizim 'Çapraz’la oturuyorlardı Karesi Cafe'de.
Doktor Ali İhsan kim mi?
Balıkesirspor ve amatör futbol aşığı..  Kelimenin tam anlamıyla "manyağı.." 
Yeşil sahaların nöbetçi doktoruydu eskiden.  Bal-Kes’in de uzun yıllar kulüp doktorluğunu yaptı. 
Kısaca, ona kimi "deli doktor" der ama, iyi bir adamdır, candır...
Bize şaka gibi gelen ölüm haberiyle sarsıldığımız Necdet Karabaş'ın da en yakın dostu, sırdaşıdır.. 
***
"DELİ DOKTOR"A BU KEZ GERÇEK ŞAKA YAPT!
Ölmeye karar vermeden (!) önce bir not bırakmış "Sarı Necdet".
Ölümünden kimsenin sorumlu olmadığını yazdıktan sonra, haber verilmesi gereken iki ismi not düşmüş. İşte bunlardan biri bizim doktor Ali İhsan. O anlattı dünkü kısa sohbetimizde; 
"Haber verdiklerinde; 'Yine şaka yapıyor bu bana. Makaraya sarıp bütün Balıkesir'i bana güldürecek' dedim.
Ankara’da Adli Tıp Kurumu'na vardığımda bile ölüm haberi alacağıma inanmıyordum.  
'Biri sizinle dalga geçmiş olmalı' karşılığını vereceklerini tahmin ediyordum. Çünkü bunun benzeri ağır şakalarına aldanıp çok güldürdüm kendime.
Ne zamanki, ölüm raporunu gördüm. İşte o zaman şok oldum.  Hani derler ya başından kaynar sular dökülür diye. Yalçın da bende donup kaldık!
Sarı Necdet'in bu bana yaptığı en ağır, en gerçekçi şakaydı.
Birlikte top oynadık. Aynı odayı yıllarca paylaştık.
Böyle bir şey yapabileceği aklımın ucundan bile geçmez. 
Hala bu işte bir bit yeniği var diye şüpheleniyorum.."
***
HERKES NECDET KARABAŞ'I BİLMEZ, TANIMAZ!
Bunları paylaşırken’deli doktor’ bende,  "Sarıyı anlatmak için onu iyi bilmek gerek" dedim. 
İyi tanıyanlardan biriyim Necdet Karabaş'ı. 
Hele hele, son 28-30 yılını.  
Ne yer, ne içer, ne yapar..
Hatta hangi konuyu ne zaman nerede anlatacağına kadar bilirim.
Hayat hikayesi roman gibidir Sarı’nın!
Çocukluğundan başlayıp imam hatipli yılları. Kamyona çimento sardığı günlerden top koşturduğu anları..  Adalet Partisi'yle başlayan Doğruyol'la devam eden, AK Parti'nin  kuruluş öyküsüne kadar neler neler anlattı bana..
Çok dertleştiğimiz oldu.
Merhum Ertuğrul Aşanel de katıldığında sohbete... Bal-Kes’ten girer, siyaset arenasından çıkardık.. 
İki lafın değil, onlarca, yüzlerce, binlerce lafın belini kırarken bir bakmışız güneş doğmuş!
Hangi birini anlatayım ki! 
***
HER İŞTEN ANLARDI AMA, TEK BİR İŞİ VARDI!
Balıkesir onu "Sarı Necdet" olarak biliyor. Yani futbolculuk yıllarından tanıyor. Bal-Kes yöneticiliğinden biliyor. 
Uzun yıllar giydi kırmızı-beyazlı formayı. Amatör, profesyonel takımda oynayan ender isimlerden biri. 
Sonrası esnaflık günleri..
Konfeksiyoncuydu Sarı..
Armoni Giyimi Balıkesir'in eskileri iyi bilir. Sahibiydi merhum kuzeni Bekir Beyhan ile birlikte. 
Bir ceket satmıştı bana. Uzun yıllar giydim. Sarıydı ve  kaliteliydi. 
Kime neyin çok yakışacağını iyi bilirdi..
Necdet Karabaş, giyim-kuşam yanında siyasetten de anlardı. İşin gerçeği anlamadığı konu, alan yoktu ama, asıl ihtisas alanı futboldu.
Bence diğerlerinde hiç başarılı değildi çünkü!
***
GÜNAHLARI VE SEVABIYLA BALIKESİRSPOR GÜNLERİ...
80'li yıllarda tanıdığım,90'larda merhaba demeye başladığım "Sarı Necdet"le Balıkesirspor yöneticiliği döneminde dostluğumuz artmıştı.
Şunu altını çizerek söylemem gerek.
Çok kafa yordu Balıkesirspor için çoook! 
Bazen istemeyerek zarar da verdi ama, önemli işler yaptı..
Doğruları yanlışlarını fazlasıyla alıp götürürken, unutturdu bize.
Çünkü, Balıkesirspor Kulübü'nde en azından benim bildiğim dönemde, Profesyonel Şube Sorumluluğunu üstlenen isimler arasında hakkını veren belki de tek kişiydi Necdet Karabaş.
Günahıyla sevabıyla...
Üzerine tanımam...
"Hayır sen yanlış biliyorsun" diyen varsa, kulüp tarihine bir baksın. Ya da gelip bana nasılmış anlatsın!
***
KİMSE SEVMEZDİ.. PEKİ BU GÖZYAŞI NİYE?
Siyaset, spor ve basın camiasında herkesin bir şekilde ilişkisi ve sohbeti olmuştur Sarıyla.. 
Kendine özgü davranış  ve karakteri olan biriydi. Bazıların yanlışını toplum içinde yüzüne vurduğunu bilirim.
Bazen kinaye konuşur, bazen hikaye anlatıp çakardı lafı. Ayrıca her konuya atlardı. Mutlaka bir yerinden tutardı, kendine pay çıkarırdı.
Bir çok kişi sevmezdi bu yüzden onu. Dedim ya, nevi şahsına münhasır biriydi.
Yan yana gelindiğinde herkes "abim-abicim" derdi ama, arkasından saydırırdı!
Bilirdi zaten o da kimin ne olduğunu, ne dediğini..
“Tüyüm sarı benim” der, gülüp geçerdi.
Vefatından sonra feysbukta yazılıp çizilenlere baktığımda; 
Timsah gözyaşları dökmeyi ne kadar da çok sevdiğimizi anladım bir kez daha.
"İki dakika delikanlı olun be.." diyeceğim ama, malzeme bu, kalite bu.. diyerek teselli ediyorum kendimi..
***
O HİÇ BİR ZAMAN GAZETECİ DEĞİLDİ!
Uzattım, bitiriyorum. 
Herkes ona "Sarı Necdet" derdi, ben ise “Kaptan.."
Zaman geldi tartıştık, atıştık ama, asla küsüşmedik.  Çok takılırdı bana; "Ulan şu gazete işine sen bulaştırdın beni. " diye. 
Doğru söylüyor. Armonili yıllarda ben bulaştırdım onu gazetecilik işine. İlk yazılarını ben yazmış, onun imzasıyla Hürriyet Ege'de yayımlanmıştı.Tribün’de devam etmişti bu alış-veriş!
Ama isim babası olduğum Haberci'ye ben bulaştırmadım. O sonradan bulaştı!
Bu arada "usta gazeteci vefat etti" yazısını görünce aklıma geldi.
Sarı Necdet, hiç bir zaman "Ben gazeteciyim" demezdi. En azından ben duymadın onun basın sektöründeki yıllarını bilen biri olarak. Kabul etmezdi "gazeteci" denilmesini ama, giderek yozlaşan gazeteciliğin de haline çok üzülürdü!
Yine de bugün piyasadaki birçok isimden daha iyi gazeteci olduğunu söylemekte bize düşsün.
***
SON ARZUSUNU YERİNE GETİRİLMEDİ!
Neyse..
Elem verici olayın haberini aldığımda inanamadım. 
İntihar edebileceği aklımın ucuna gelmezdi çünkü.
 O yaşamı ve yaşamayı severdi.
“Bu ölüm sana yakışmadı kaptan” demek istiyorum ama...
“Her Can Ölümü Tadacaktır”  diye buyuran Rabbim biliyor yakışıp yakışmadığını elbet.
Üzgünüm..  
Bunun yanında bir hatırlatma yapmak isterim.
Eskiden beri cüzdanında bir not taşırdı.  Bir çok kez gösterip okumuştu bana da..
Cansız bedeni bulunduğunda o not çıkmış üzerinden.
Özür dileriz kaptan, vasiyetini de yerine getiremedik!
....
Allah taksiratını hasenata tebdil etsin.
Ruhu şad olsun..
10 Temmmuz 2016