Tarım ve hayvancılık alanında giderek dışa bağımlı hale dönüşen ülkemiz bu karpuzun da neslini kuruttu!

Iyah Karpuz

Balıkesir pazarlarındaki tezgahlarda genelde civar köylerin kan eksen can bitecek ovalarından gelen kara karpuz bulunur, tadı da bal gibi olurdu.

Şimdiyse karpuzlarda kabak tadı (!) var.

Dün tarım ve hayvancılık işletmecisi bir arkadaş ile konuştum.

O anlattı, ben şaşkınlıkla dinledim.

Diyor ki;

"Bize 2.5 lira fiyatı çok gören Tarım Bakanlığı aynı ürünü 2.8'e ithal edip 4.8'e satıyor.

Sonra da bize dönüp; 'Siz fahiş fiyat istiyor ve uyguluyorsunuz' vb. ifadelerle suçlayıp tüketicinin önüne atıyor.

Et ve süt sektöründe yaşanan dönme dolap gibi! Çok basit uygulamalarla hem hem üreten, hem tüketen kazanacak, ama düzensizlik yeni bir modele dönüşmüş.

Şu andaki sistemde üretici hiç bir şey yapmasa, tarlasını ekmese, ağılını boş bıraksa daha kârlı çıkar.

Holdinglerin vergi borcunu siliyorsun. Onu sileceğine birkaç yıl geri ödemesiz, sıfır faizli üretene ver, köylüye ver,  Ağıllar, araziler boş kalmasın."

Haksız mı?

Balıkesir tarım ve hayvancılığı için hayati derecede önemli bir konu var ki, gündemine alıp ilgilenen etkili/yok gibi!

Organize Sanayi Bölgesi ile Albayrak Varaka Kağıt fabrikasının da su ihtiyacının karşılandığı İkizcetepeler Barajindaki su seviyesi giderek azaldı. Bölgedeki 45 bin dönüm alanda 2-3 yıldır sulu tarım yapılamıyor. Ürün kaybının değeri 3-5 milyar liralar ile ifade ediliyor.

Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Hüdayi Tanrıkulu ile birkaç yıl önce konuştuğumda  tehlikeye dikkat çekmişti. O günden bugüne dönüp bakan olmamış.

Geçenlerde benim de ilgiyle takip ettiğim programda, Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Çetin de dikkatleri bu yöne çekmeye çalışmıştı.

Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın'ın seçim zaferi sonrası düzenlediği "Balıkesir Dönüşüm Kongresi"ndeki konuşmasında Mehmet Çetin, "40 yılı aşkın süredir kullanılan kanaletler artık ömrünü tamamladı. Balıkesir Ovasında  acilen kapalı sisteme, damlama sistemine geçilmesi elzem. Balıkesirliler olarak bir araya gelip su sorununu çözmemiz şart.." demişti.

O günden bugüne, ne yerel yöneticilerden, ne şehrin sorunlarıyla dertlenmesi gereken vekillerden "tık" yok..

Elbet şehrin çok sorunu var, çözüm bekleyen. Tüm bunlar içerisinde öncelikli olanı; ortak hareket etme kültürünün yaratılmasıdır.

Mesele AK Parti, CHP, MHP meselesi değil. Asıl mesele gerekli altyapı eksikliğini gidererek Tarım ve Hayvancılık Şehri Balıkesir sloganının içini doldurmaktır. 

Şehrin bunaltıcı havasından kaçıp, beynimizi resetleyelim diye çayını içmeye gittiğim arkadaş ise öylesine dertliymiş ki, soluksuz konuşarak bize iki kelam ettirme şansı vermedi!

Pamukçu Ovası'ndaki kuraklıkla ilgili de; "Geçmişte yapılması gerekenler yapılmayınca beklenen kara günler göz göre göre geldi" hatırlatmasında bulunarak ekledi: 

"Biz yıllardır söylüyoruz, uyarıyoruz, ama kılını kıpırdatan yok..

O içinde biriktirdiklerini döktükçe rahatlarken, ben ise daraldım. Bir zamanlar tv haberlerinin meşhur enkırmeni Reha Muhtar gibi; "Nerde bu devlet.." diye haykırasım geldi!

Bizim arkadaşa göre de; sulamadaki sıkıntının ortadan kaldırılmasıyla ilgili çözüm, elleri semaya açıp kar yağmasını beklemekten daha kolay ve basit aslında.

Eksik olan irade(!).

Etkili ve yetkiller "her şeyi biz biliriz" kafasıyla hareket edip, sektör temsilcilerini dinliyor gibi yaptıkları için Pamukçu Ovası kurudu. Sadece ova kurumuyor, üretim olmadığı için hayvancılık da bundan etkileniyor. 

Ezcümle;

Sen üreticiyi desteklemezsen, köylerde tutamazsan, daha çok "Afganlar giderse hayvancılık biter.” dersin.

Mesele Afganlılar, Suriyeliler meselesi değil. Asıl mesele üreticiyi küstürüp köyünden, tarlasından, çiftliğinden koparmamak. Milyarlık vergi borçları silinenlere gösterilen kayırmacılığın onda birini de onlara göstermektir.

Bu gidişle sanayide usta bulamadığımız gibi, köylerde, ovalarda tarlasını ekecek, ağılındaki ineğini sağacak köylü de kalmayacak..

"Nasıl olsa kümesteki kazlar var.." diyor olabilirsiniz. Yola yola kazların tüyleri hayli azaldı haberiniz ola..

Selametle..