Şimdi size “siyasi partilerimizi” ilgilendiren çok gizli(!) bir bilgi vereceğim.
Bu öyle bir bilgi ki bu bilgiye sahip olan parti önümüzdeki seçimleri kazanacak.
Gerçekten...
Hazırsanız sıkı durun söylüyorum: “Bu ülkede hiçbir partiye üye olmayan,
Hiçbir partinin mitingine katılmayan,
Hiçbir siyasi haber, yorum, eleştiri, gazete okumayan,
Sadece dizi seyreden,
Kahvede okey oynayan,
Siyaseti ilgi alanına sokmayan ‘kararsız’ bir kitle var.
Hem de öyle az buz değil; yüzde 25 civarı...”
İşte partilerimizin bir türlü göremediği, anlayamadığı, kullanmadığı, farkına varamadığı “çok gizli bilgi” bu.
Ne o hayal kırıklığına mı uğradınız?
Bildiğiniz bir şeyi mi söyledim?
-Bu muydu vereceğin gizli bilgi, biz kararsızları zaten biliyoruz- diyenleriniz varsa ben de “herkes biliyorsa siyasi partiler bu bilgiyi neden kullanmıyorlar o halde” derim.
Neden kullanmıyorlar da her seferinde aynı siyasi politikaları uyguluyorlar?
Neden kullanmıyorlar da her seçimde aynı hataları yapıyorlar?
Neden kullanmıyorlar da partilerinin oy oranını artıramıyorlar?
Şimdi kabaca bir hesap yapalım.
5 yıl önceki genel seçimlerde alınan oy dağılımına göre, bir partimiz %42, bir partimiz %22, bir diğer partimiz %11 ve ardından diğer partilerin toplamı da %25 oy oranına sahip olsun.
Ne yaptı toplamı; %100.
Bir de yazıyla yazayım; “yüzde yüz.”
-Sen de amma sallamışsın, senin hesabına göre bir de yüzde 25 kararsız bir kitle vardı, e hani nerde yüzde 25- diyenler varsa ben onları tebrik ediyorum.
İlk seçimde partileri yine hemen hemen aynı oy oranını alacaklardır.
Ama “yüzde 25’i” bu hesabın içinde “görebilenler”, “onların oylarına talip olanlar”, oy oranlarını kesinlikle artıracaklardır…
Bu “yüzde 25’lik kararsız seçmen” nerede biliyor musunuz?
Yüzde 42’nin içinde, yüzde 22’nin içinde, yüzde 11’in, diğer yüzde 25’in içinde…
Çünkü her seçimde değişik partilere oy atan “siyaset dışı” insanlar var.
Benim buradan siyasetçilere akıl verecek halim elbette yok.
Şurada biz bize anlatıyoruz, bir durum tespiti yapıyoruz hepsi bu.
Şunu söylemek istiyorum:
Her partinin az veya çok kemikleşmiş diye tabir edilen bir seçmen kitlesi var.
Bu seçmenler, her seçimde partilerine kesintisiz oy atan, mitinglerine katılan, köy köy, mahalle mahalle gezen, insanlardan oluşuyor. Ne derseniz ne söylerseniz söyleyin, bu insanları kendi partilerinden ayırıp başka bir partiye oy verdiremezsiniz.
Seçim meydanlarında yapılan en büyük hata, işte bu rakip partilerin kemikleşmiş yapısına oynamak; o insanlardan, partilerini kötüleyerek oy istemek…
Miting alanına gelen binlerce partilinize, rakip partiyi şikâyet ederek, karalayarak, alay ederek rakip partilerin seçmenlerini kazanamazsınız.
Meydanlara gelmeyen “kararsız” insanların oylarını bu tür olumsuz söylemlerle değil, taraftar siyaseti yapmadan, onlara “umut” vererek alabilirsiniz.
En çok “karalayan” değil, en çok “umut” veren oyu alacaktır.
Yoksa meydanlara hiç çıkmadan da üç aşağı beş yukarı yine aynı oy oranınızı korursunuz.
(Yukarıda verdiğim hesabın içinde hala “yüzde 25’i” göremeyen varsa, şimdiye kadar yapılan tüm genel seçimlerdeki partilerin “değişen oy oranlarını” incelesinler…)