Her sabah evden işe giderken belediye temizlik görevlisi Murat Gürsoy ile karşılaşıyorum.

Park yolu ve kaldırımlar üzerinde yığınla, sararmış, kurumuş yapraklar var.

Dökülen yaprakları, kaldırım taşlarını yerinden çıkartırcasına süpürüyor bizim Murat.

Her sabah onun yapraklarla mücadelesini gülümseyerek izliyorum.

Çünkü üç tanesini süpürürken beş tanesi de ağaçlardan süzüle süzüle yere düşüyor.

Hiç bitmeyen bir yaprak yağmuru…

Ne yapıyorsun bu yaprakları dedim Murat’a…

-Çöpe atıyoruz abi- dedi.

Genellikle düşen yaprakları bir baş belası, mümkün olan en kısa sürede kurtulması gereken bir şey olarak görüyoruz…

Oysa yapılan araştırmalara göre azot, fosfor, potasyum besinleri barındıran yapraklar, çöp değil doğal gübre görevi görüyormuş.

Yapraklar süpürülmediğinde bütün bu mineraller yeniden toprağa dönüyormuş.

Sonbahar yaprakları, böcekler, örümcekler, sümüklü böcekler, kaplumbağalar, kara kurbağaları ve küçük memeliler için yaşam alanları oluşturuyormuş.

Geçenlerde bir haber okudum.

Tokat Belediyesi, “doğal görüntü” bozulmasın diye dökülen yaprakların süpürülmesini yasaklamış.

Tokatlılar memnun karardan;

Biz kocadık diye gözden düşmeyelim, yapraklar da aynı bizim gibi. Yeşilliğinde nasıl seviliyorsa sarardığında da öyle sevilmesi lazım...” diyorlar…

Bir hayat felsefesi tadında sözler…

Batman Belediyesi de sonbahar mevsiminin farklı renkleriyle doğayı renk cümbüşüne çevirdiği bu günlerde vatandaşların bu güz mevsimini bütün güzelliğiyle hissetmesi için park ve bahçelerdeki ağaç yapraklarını kısa bir süre için toplamama kararı almış.

Sonbahara yakışıyor romantizm…

Susurluklu şairlerimizin dizeleri de eşlik ediyor bu romantizme…

Sabri Altınel, “Kuru yapraklarda sürüklenen gölgem…” derken parkta yürüdüğümde kuru yapraklara düşen gölgelere bakıyorum.

Tam o anda Ümran Öztürk’ün, “Bir dal kırılır içinde / Bir yaprak düşer usulca düşlerinde…” dizeleri geliyor aklıma…

Ve…

Ruşen Işık’ın, “Sonbahara gerek yok / Erken döküyorum yaprağımı / Nasılsa yoksun / Rüzgâr çıplakken de sarabilir sallarımı…” mısralarında buluyorum kendimi…

İyi güzel ama madalyonun bir de diğer yüzü var.…

Eğer yapraklar süpürülmezse rüzgâr ya da yağmur sularıyla mazgalları tıkayabiliyor.

Peki ne yapmalı?

Yol kenarlarında, kaldırımlarda süpürülen yapraklar çöpe atılmayacak kadar değerli…

Bilimsel araştırmalar bunu söylüyor.

Öyleyse süpürsek ama çöpe atmasak…

Gübre olarak değerlendirsek.

Parkta çimenler üzerindeki yaprakların da en azından bir kısmını oldukları yerde bırakıp, çürümelerine izin versek…

Neticede seviyoruz sonbahar yapraklarının yarattığı ortamı…