Bizler!
Bu ülkede...
Bu topraklarda…
Bu şehirde yaşıyoruz…
Hepimiz şimdiye kadar ortak bir geçmişi paylaştık, ortak bir geleceği de paylaşacağız…
Paylaşmaya da mecburuz.
Öyleyse nedir bu kavga?
Nedir bu kadar birbirimizden nefret etmemize, karşımızdakini aşağılamamıza sövmemize, dışlamamıza sebep olan?
Neden birlik içinde, barış içinde olamıyoruz?
Neden ortak bir sevgi dili oluşturamıyoruz?
Neden bu kin, öfke, garez neden?
Bitmeyecek mi bu kutuplaşmalar?
Bitmeyecek mi bu sen-ben çekişmeleri?
Birbirimize düşmanca davranmak daha mı kolayımıza geliyor?
Hep böyle kavga ederek mi yaşayacağız, böyle mi halledeceğiz sorunlarımızı?
Siyaset yapmayı sadece kavga etmek olarak mı anlıyorsunuz?
“Demokrasilerde çareler tükenmez” diyoruz ama sorunlarımız için bulabildiğimiz tek çare, kavga etmek mi?
Tek çözüm yolu bu mu?
Bu şehri bir adım ileriye götürecek politikalar üretmek yerine;
-O bunu dedi-
-Bu şunu yazdı-
-Şu öyle yaptı-
Diyerek sonu olmayan kavgalar, çatışmalar, tartışmalarla mı geçecek günlerimiz?
Artık buna bir son vermenin zamanı…
Daha fazla kavga istemiyoruz artık.
Bu şehrin geleceğini düşünerek siyaset yapıyorsanız;
Kendiniz gibi düşünmeyenleri dışlamak yerine; farklı düşünceye sahip olanların bir arada barış içinde yaşaması için çalışmalısınız…
Bu şehrin geleceğini düşünerek siyaset yapıyorsanız;
Siyasi görüşleriniz doğrultusunda kişilerle çatışmak yerine; insanları ayrıştırmayan, bölmeyen, kutuplaştırmayan politikalar oluşturmalısınız…
Bu şehrin geleceğini düşünerek siyaset yapıyorsanız; –ben ne kazanırım- değil, -toplum ne kazanır- anlayışıyla hareket etmelisiniz…
Siyasette işler biraz karıştığında çok sık kullanılan bir deyim vardır: “Bu gemi batarsa hepimiz batarız.”
Benim de çok beğendiğim, anlatılmak isteneni çok net olarak anlatan bir deyimdir.
Öyledir gerçekten.
Bizler bu geminin yolcularıysak siyasetçiler de mürettebatı…
Rota, yapılan siyaset ise varış yeri de hedeflerimiz.
Ve eğer biz bu gemiyi kısır çekişmelerimizle, kavgalarımızla hedefe ulaştıramazsak, hepimiz batarız…