Fena taktım ben bu Cafe olayına.
Fena taktım üstünde kücük bi lokum ve cici bir bisküvi parçasıyla ikram edilip yapılan soygunculuğa.
Hele bu markalı kahvelerde sırada bekleyenlere fena taktım.
Kasiyer “Marka etiketli boş bardak var, kahve fiyatının 1/3 fiyatına. İster misin?” dese vallahi yarısı kahvesiz boş bardak almazsa ne olayım.
Hal böyleyken;
İyi bir cafe işletmesi olan arkadaşım dert yanıyor. Veryansın ediyor.
“Hayırdır” dedim.
“Abim” dedi, ve devam etti;
“Bize bir kahvenin maliyeti herşey içinde 5-6 tl. Ben 3 katı fiyata yani 18-20 tl ye satsam para kazanacağım. Ama benim kalitemden daha düşük yerler 30-35 e kahve satarken ben de mecburen 40-45 e satıyorum. İşin garibi sürüm düşeceğine artıyor abim. Ben anlamadım bu işi?”
Şimdi işletmeci mi suçlu, yoksa oralara gidip sövüşlenen biz görmemiş angutlar sürüsü mü?
İktisatta vazgeçilmez bir denge vardır;
Arz ve fiyat dengesi talebe göre şekillenir. Sürekli talepte bulunan ve hiç geri adım atmayan potansiyel her zaman kendi ipini kendisi çekerek bu yüksek marj fiyatlara maruz kalır.
Aynı otomobillerde olduğu gibi.
Bu ekonomik krizde(!) sıfır araç arayan ve talep eden sayısı, ülkenin ürettiği ve ithal ettiği araç sayının 2 katı olunca çakallar gün doğuyor.
Velhasıl.
Biz adam olmazsak, ne cebimiz, ne ev bütçemiz, ne de ülke bütçesi adam olmaz.