Şafak Pavey’in İran’da diplomatik görevle kaldığı yıllarını anlattığı “Nereye Gidiyorsam Gökyüzü Benimdir” isimli kitabını okumuştum.
Kitabında yazdığı bir anısı beni oldukça etkilemişti.
Kısaca bahsedeyim…
İranlı bir arkadaşının abisinin, Tahran’ın ortasında “Yat” ve “Jet Ski” satan bir dükkânı varmış.
Bu satırları ilk okuduğumda tuhaf gelmişti.
İran, yat ve jet ski…
Bu üçünü bir arada aynı cümle içinde bile düşünemiyordum.
İranlıların yat ve jet skilere meraklı olduklarını da ilk kez bu satırları okuduğumda öğrenmiştim.
İyi de İran’da yat ve jet skinin ne işi vardı?
Kim alıyordu bunları?
Cevabı ilerleyen satırlardaydı.
Olay şu;
Hazar Denizi ve Kiş Adası dışında deniz kültürü olmayan bir bölgede, denize açılamayacak olsalar da İranlı zenginler, bu tekneleri alıp onları “bahçelerine” koyuyorlarmış.
Evet, yanlış okumadınız, bahçelerine…
Satışlar da bir o kadar iyiymiş.
Şafak Pavey, yat bayisine, burada deniz olmadığı için bahçelerde duran kullanmadıkları lüks yatları nasıl satabildiğini sormuş.
Aldığı cevap: “Aslında bir parça ‘özgürlük’ ve ‘umut’ sattığını ve insanların bunun için her şeyi ödeyeceği “ olmuş.
Kısacası yat ve jet skiler İranlılar için “özgürlüğü” temsil ediyormuş.
Özgürlük uğruna neler yapılmadı ki…
Ne mücadeleler ne kavgalar ne savaşlar verilmedi ki…
Peki, şimdi bizler bunca mücadeleden, bunca kavgadan, bunca savaştan sonra özgür müyüz gerçekten?
Özgürlük…
-Okulumuzun duvarlarına yazılar yazıp görüntü kirliliği yapmaksa, evet özgürüz.
-Eşimizi çocuklarımızı dövüp, katletmekse, evet özgürüz.
-Ana babamıza hakaret etmek, onları bir köşede unutmaksa, evet özgürüz.
-Engelli vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak adımlar atmamaksa, evet özgürüz.
-Anayolda son hızla araba kullanarak kendimizin ve karşımızdaki insanların hayatını tehlikeye atmaksa, evet özgürüz.
-Komşumuzun rahatsız olacağını düşünmeden televizyonunun sesini sonuna kadar açarak müzik dinlemekse, evet özgürüz.
-Yan gelip yatmaksa, evet özgürüz.
-Üretmeyi dedikodu üretmek olarak anlayıp buna göre davranmaksa, evet özgürüz.
-Fikirlerini beğenmediğimiz insanlara şiddet uygulamaksa, evet özgürüz.
-Farklı siyasi partilere oy verdi diye bir toplumu “biz” ve “onlar” diye ayırmaksa, evet özgürüz.
-En küçük bir eleştiriye bile tahammül göstermemekse, evet özgürüz.
-Düşünce özgürlüğü adı altında hakaret etmeyi haklı göstermeyi savunmaksa, evet özgürüz.
-Özgürlük, sadece kendimizi düşünmekse, evet özgürüz…
Sınırsız özgürlük olmaz.
Sınırsız olan bir şey için zaten özgürlük deyimi kullanılamaz.
Bugün bir İranlı, bahçesindeki jet skiye bakarak “özgürlüğe” sahip olduğunu düşünebiliyor.
Ama biz özgürlüğün ne olduğunu tanımlamakta bile zorlanıyoruz…