Haksızlığa uğramayan var mıdır ömrü hayatında?
Veyahut kötülükle karşı karşıya kalmayan?
Var mıdır böyle biri?
Sorduğum soruya bakın.
Sağına bak, soluna bak görürsün.. Hiç bulamazsan kendine bak.. dediğinizi işitir gibiyim ey sevgili okur.
Zaten benimkisi de abesle iştigal. Biliyorum ki, sana, ona, buna, şuna sorsam; “Yoktur kesinlikle” cevabını yapıştıracaksınız suratıma şamar gibi!
Haklısınız.
Siz kendinizi ne kadar kusursuz, mükemmel olarak tanımlayıp görseniz de size kulp takan mutlaka çıkar.
Gerçi kusursuz insan yok dünya sahnesinde.
Kusursuz olan sadece Allah çünkü.
Nefes alıp vermemize müsaade ettiği sürece Yaradan, hatalarımızda olacak, kusurlarımızda.
Eksi ve artı yönlerimizde olacak.
Bilerek veya bilmeyerek kusur işleyebiliriz her biri-miz.
Doğal karşılanmalı ve görülmeli öyle anlarında insan.
Ani tepkiler yerine, normal yaklaşılmalı aslında.
Maalesef başarılı değiliz bu noktada. Bundan sonrası olacağımız da şüpheli.
Kırıyor, üzüyoruz birbirimizi.
En kötüsü de şu:
Aslı astarını sorup soruşturmadan, gerçekliği, doğruluğu olmayan yakıştırmalarda bulunarak iftiralar atıyoruz.
Bilmediğimiz, hiç tanımadığımız, yüz yüze gelip hasbihal etmediğimiz insan için yapıyoruz bunu birde..
Alın size "kötü insan nasıl olunur" veya "bir başkasına nasıl kötülük edilir" örneği.
Kardeşlerim,
Mutlaka sende karşılaştın ve yapacağını şaşırıp kaldın böyle bir durumla.
Hiç üzülme, kendini toparlaman, hayata dönmen için sana ip ucu vereceğim.
Kötü bir durumla karşı karşıya kaldığın anda ne yapacağını söyleyeceğim sana. İlacını vereceğim.
Nasıl mı?
Meraklanma. Az sabret. birazdan söyleyeceğim.
***
BU FORMÜLÜ KESİP SAKLAYIN
Sizden iyi olmasın çok sevdiğim bir kardeşim var.
Kendi gibi kalbi de çok temiz olduğu için ben ona kısaca “Kamil” diyorum.
Geçenlerde bir gazete getirip attı ofisteki masamın üzerine.
Bana göstermek istediği sayfadaki bölümü kırmızı kalemle çerçeve içine almış.
Biliyor ya benim son günlerde ona, buna taktığımı. “Oku bunu abi mutlaka. İlaç niyetine gelecek sana” dedi.
Gazeteyi hemen elime alıp göz attım yazıya.
"Allah kötülüğü iyilikle yok eder" başlığı altındaki satırları okuduğumda, ara sıra bazen, hatta sıklıkla (!) karşılaştığım vaziyetler geldi gözümün önüne..
..ve o durumlarda bana "neden sessiz kalıyorsun?" diye serzenişte bulunan arkadaşlara verdiğim cevapları hatırladım.
“Sen okuduktan sonra bu bölümü kesip saklayacağım” diyen Kamil karde-şimde dilinin döndüğünce bir şeyler aktarmaya çalıştı.
Bizimkinin neler söylediğini anlamadım desem yeridir! Çünkü öylesine hızlı konuşuyor ki, yetişemiyorum kelimelerine..
Neler mi yazıyordu o gazete sütununda?
“Birbirini kötülemek için yarış eden” insanımıza çok güzel mesajlar vardı. Anlamak isteyene veya algılamaya çaba gösterene..
***
ŞEYTANI SEVİNDİRMEK
Bugüne kadar karşılaştıkları kötülüklere sessiz kalanların yüreklerini rahatlatacak ve sağımızda, solumuzda ve yanı başımızda bulunan kimilerinin kovulmuş iblisle arkadaşlığını gözden geçirmelerine yardımcı olabilecek ders niteliğindeki bölüm aynen şöyleydi:
“Günün birinde, adamın biri Hz. Ebu Bekir’e gelip sürekli hakaret etti, o hakaret ettikçe Hz. Ebu Bekir dinledi, cevap vermedi. Orada bulunan Peygamber Efendimiz (sas), tebessüm ediyordu.
Nihayet, Hz. Ebu Bekir dayanamayıp sert bir karşılık verince Hz. Peygamber’in çehresi değişip oradan ayrıldı.
Hz. Ebu Bekir peşinden koşup ayrılmasının sebebini sorunca, ‘Sen sükût ettikçe bir melek senin yerine ona cevap veriyordu, fakat sen ağzını açınca yanına şeytan geldi. Ben şeytanın olduğu yerde bulunmam’ dedi.”
...
Bu kıssada görüldüğü üzere, kötülüğe kötülükle karşılık vermek, Peygamber efendimiz ile melekleri hoşnut etmezken, şeytanı nasıl da sevindiriyor değil mi?..
Tercih sizin..
-------------GÜNÜN SÖZÜ----------
insanlar parlayanı karartmaktan, yükseleni yere serip toza bulamaktan hoşlanırlar!